İntihar, biyo-psiko-sosyol bir olgudur. İntihar bilinenin aksine deli işi değil, akli melekeleri yerinde olan insanların gerçekleştirdiği bir eylemdir. Aynı zamanda dâhilerin intihar vakıaları göz önünde bulundurulursa, deliliğin patolojik olduğunu fakat dahiliğin böyle olmadığını da vurgulamak gerekir. Akıllı insanlar olarak bilinen insanlarda intihar vakıaları bu verileri doğrulamaktadır.

Ziya Gökalp’in intihar girişimini de ele alındığında, Muhiddin-i Arabi ve Gazali’den etkilenen Gökalp’in daha sonra batı ilimleri üzerinde de araştırmalar yaptığını ve sonrasında geçirdiği bunalım sonucunda ise kendisine kurşun sıkmak suretiyle intihar ettiğini hatırlarız. Gökalp’in başarısız kalan intiharıyla birlikte kafasında ki kurşunla yaşamaya mahkum kalmasının, ilerleyen yıllarda ki ölümü için önemli bir etken olduğu da düşünülmektedir.

Evliler daha az intihar ediyor

İntihar ve evlilik arasında bir ilişki bulunup bulunmadığına dair yapılan araştırmalar da bulunmaktadır. Bu araştırmaların sonuçları; evliliğin intiharı önlediğini göstermekle, bekarların 2/3 oranla evlilere göre daha fazla intihar ediyor olduğunu ortaya koymaktadır.

Evlilik intihar oranını düşürmektedir. Ayrıca evlenen kişilerin çocuk sahibi olmaları da intihar etme riskini aza indiriyor. Hatta, çocuk sayısının fazla olmasıyla orantılı olarak intihar riski azalıyor. İntihar vakıalarında nikahlı veya nikahsız beraberliklerde etkili oluyor. Nikahsız birliktelik yaşayan kişilerde, nikahlı evliliklere oranla intihar verilerinin yüksek olduğunu istatiksel verilen göstermektedir. Bunun yanı sıra ailenin genişliği oranında intihar vakıaları da azalıyor. Tüm bu bilimsel verilerin temelinde ise, bireyin yalnızlık çekip çekmemesi önemli rol oynuyor.

Kırsal bölgelerde yaşayan ailelerde, şehirlerde yaşayanlara göre intihar vakıalarında daha şanslı. Kırsal bölgelerde yaşayan birey ve aileler çevresinde ki kişilerle olan etkileşimden dolayı intihardan daha fazla korunuyor. Ancak şehirlerde yaşayan bireyler, yoğun insan kalabalığı arasında yalnız kalıyor. İnsanlar arasında ki etkileşimin zayıflayıp bireyin ön plana çıktığı şehir yaşamında ise intiharlar artıyor.

Ekonomik krizler intiharı artırıyor

Ekonomik krizlerde intihar istatistiklerini doğrudan etkileyen önemli faktörlerdir. Yapılan araştırmalar ekonomik krizlerle intihar vakıaları arasında önemli bir ilişki olduğunu ortaya koymaktadır. Küresel ekonomik krizler, krizin çıktığı ve yayıldı bölgelerde intihar oranlarında artışa neden olmaktadır. Kriz dönemlerinde görülen intiharlar da, ticari intiharlar yüksektir. Büyük firmaların iflası ile, alt firmalarının da iflas etmesiyle adeta domino etkisi oluşturarak iflas zincirlerine neden oluyor. İflasla birlikte ise ölüm riski artıyor.

Kumar oynayanlarda intihar riski yüksek

Kumar oynayan insanlar üzerinde yapılan araştırmalara göre; kumar oynamayan insan ile oynayanlar arasında önemli ölçüde intihar etme riski olarak fark bulunuyor. Kumar oynayan insanlar belirli yenilgilerden sonra hayatlarından vazgeçecek duruma gelebiliyor ve kumar birçok intiharın ilk adımı olabiliyor.

Las Vegas gibi kumarın serbest ve yoğun olduğu bölgelerde bu araştırmaları destekler niteliktedir. Las Vegas'ta kumardan dolayı intihar girişiminin yüksek olduğundan dolayı, intihar etmek isteyenler için otellerin zemin katları kullanıma açık oluyor. Bu intihar odalarının resmi olması ilginç bir gerçektir.

Savaş, ihtilal ve darbeler intihar oranını azaltıyor

Araştırmalar; savaş, ihtilal ve darbelerin intihar üzerinde ki etkisinin bilindiğinden çok farklı olarak, intihar oranını düşürdüğünü gösteriyor. Bu dönemde intiharların azalmasında en önemli etken ise kolektif ruhun bireyler üzerinde ki hakimiyetinin artmasıdır. Bu durumda bireyin çevresinde ki insanlarla olan ilişkilerinin artmasıyla intiharı önlediğini gösteriyor.

Savaş, darbe ve ihtilal gibi durumlarda yaşanan kolektif ruha dayalı pozitif güç, barışın sağlanmasıyla birlikte zayıflamaktadır. Barış dönemine girilen bu dönemlerde ise, intihar oranlarında artış olduğunu araştırmalar göstermektedir. Hatta savaş, darbe ve ihtilal gibi süreçler sonunda gelen barış döneminde ki intihar oranları normalden yaklaşık iki kat fazla oluyor.

Din intiharda önemli bir etken

Yapılan araştırmalar, dinlerin intihar oranların önemli ölçüde etkilediğini ortaya çıkarmaktadır. Hristiyan toplumlara sahip Avrupa ülkelerinde yapılan araştırmalara göre; Katolik mezhebine bağlı bireylerden oluşan toplumlarda intiharlar zayıfken, Protestan mezhebine mensup bireylerin oluşturmuş olduğu toplumlarda intihar oranlarının arttığı gözlemlenmektedir. Bu durumun temel nedeni, Katolik mezhebi bireyin gün içerisinde ki zamanı dahi nasıl kullanması gerektiğine kadar ayrıntılı olmasından ve Protestanlığın ise daha serbest bir mezhep olmasından kaynaklanıyor. Bu durum Katolik ve Protestanlar baz alındığında, dinin etkisinin artmasıyla intiharların düştüğü kanısını destekliyor.

Uzak doğu dinlerinde ise durum tam aksini gösteriyor. Özellikle Budizm gibi dinlere mensup olan bireylerin oluşturduğu toplumlarda intihar vakıalarında artış gözlemleniyor. Bunun temel nedeni ise uzak doğu dinlerinin insan bedenini ruhun kafesi olarak tanımlamasıdır. Bu inançlara göre insan ruhu, bedenin ölümünden sonra özgürlüğe kavuşur. Bu özgürlük mirvana denilen, sonsuz mutluluk kavramıyla ifade edilmektedir. Japonya ve Çin'de bu noktada önemli örnekler arasında sayılabilir.

İslam dininin de intihar vakıalarını önemli ölçüde etkilediği yapılan araştırmalar sonucunda kanıtlanmıştır. Yapılan araştırmalara göre, İslam dinine mensup bireylerin oluşturduğu toplumlarda intihar vakıaları daha az görülmektedir. İslam'ın kabul gördüğü toplumlarda ki bu intihar üzerine oluşan etkinin temelinde İslam'ın insana bakışı önemli yer tutmaktadır. İslam dinine göre beden emanettir, insana hayatını son verme hakkı değil, bedeni hor kullanmayı dahi haram saymaktadır. Bazı durumlarda insanın intiharı, cinayetten bile daha kötü olarak ifade edilmektedir. İslam dinine mensup bireylerden oluşan medeniyetlerde, diğer dünya medeniyetlerine göre daha az intihar vakıası yaşanmaktadır.

İslam'ın intiharı azaltmasını gösteren araştırmalar sünni toplumlar üzerinde yapılmıştır. Şia toplumları üzerine yapılan gözlemler ise, intihar oranını artırıcı nitelikte ortaya çıkmaktadır. Öyle ki, şialarda ki intihar grupları da bu gözlemleri destekler niteliğe sahiptir.

Aşiretler intihar oranlarını etkiliyor

Türkiye'nin doğu bölgeleri ele alındığında aşiret yapıları içinde bulunan ailelerde normale göre intihar oranları daha az seyrediyor. Belirli medya kuruluşlarının, aşiretlerden dolayı kadınların doğuda intiharlarının arttığı söylemleri aslında pekte gerçeği yansıtmıyor. Aksine aşiret ve feodal yapılar içerisinde ki ailelerde yapılan gözlemler gösteriyor ki, aşiret ve feodal yapı bünyesinde intihar vakıalar normalin çok altındadır. Son zamanlarda ki haberlere konu intihar vakıaları, medyanın gösterdiği gibi aşiretlerden dolayı intiharların artması söz konusu değil, aksine aşiret bağları zayıfladığı için intihar vakıaları da artmaktadır.

Öyle ki, aşiret ve feodal yapılarda bireyin yapı içerisinde ki diğer insanlarla olan etkileşimi yüksek olduğundan yalnız kalmamaktadır. Yalnızlığın önemli bir faktör olarak karşımıza çıktığı intihar vakıalarında bu nedenle aşiretler ve feodal yapılar içerisinde ki bireylere fazla rastlanılmaz.

18-25 yaş intihar riskinin yüksek olduğu dönemlerdir

18-25 yaş arası gençlik döneminde ki bireyler, diğer yaş dilimlerine göre daha fazla intihar etme riskine sahiptir. Bu çağda bireyler "bende bir birey olarak varım" demeye çalışmaktadırlar. Duygusal noktada bu çağda ki bireyler ifrat ve tefrit arasında duygusal dalgalanmalar yaşamaktadırlar. Bu nedenle bu yaş gruplarında intihar vakıaları oranı yüksektir. Bu sebeptendir ki, askerlik çağını da içerisinde barındıran bu dönemde intiharların fazla olması, askerde intihar eylemleri ile medyada gündem oluşturmaktadır.

Profesyonel askerlik intiharı azaltır

Askeri intiharlarda yaş önemli rol oynamakla birlikte, bunun yanı sıra hiyerarşik yapıda önemli bir etken olmaktadır. Duygusal açıdan ifrat ve tefrit arasında gel-gitler yaşayan bireylerden oluşan ordu, askerlerin yaşlarının 18-25 yaş arasında kalmasından kaynaklanır. Buna ek olarak hiyerarşik askeri yapıda intiharlar oranlarını yükselten temel etkendir. Prof. Dr. Mahmut Arslan'ın konuyu kendi üzerinden örnekleyerek anlatması hiyerarşinin askeriyede keyfi kullanıma ne kadar açık olduğunu göstermektedir. Arslan, üst rütbeli birinin askeriyede kendilerine gelerek "Üst daima haklıdır, özellikle haksız olduğu zaman" yazdırdığını anlatarak durumun keyfi uygulamalara ne kadar açık olduğuna işaret etmektedir.

*Konferans ses kaydı bulunmadığından Muhammed Soner’in notlarından derlenerek oluşturulmuş bir haberdir.

Kaynak: Beyaz Gündem