Türkiye S-400 meselesinde tarihi bir dönüm noktasına gelmiştir. ABD'nin Ortadoğuya göndereceği değil 120 bin, 500 bin asker dahi Türkiye'yi (şu pozisyonda) işgal edemez, buna ne çatısı olduğu NATO'nun ne de kendisinin askeri/ekonomik gücü yetmez.

Ancak;
Türkiye, ekonomik olarak iyice yıpratılarak, bu durumun getirmiş olduğu bûhran ile beraber içeride paralel olarak yükselen/yükseltilen tansiyona bağlı erken seçim, olmazsa iç çatışmaya sürüklenme planı/operasyonu halâ devam etmektedir.

Temmuz'da S-400 teslimatı ile beraber, ABD-Türkiye ilişkileri resmen kopma noktasına gelecektir -ki- raftaki bir düzine ekonomik ambargo ile beraber ekonomi daha önce hiç olmadığı kadar darbe alacaktır.

Öte yandan tüm bunlarla beraber, ABD'nin Kuzey Suriye'ye onlarca üs kurduğu, Patriot sistemleri yerleştirdiği ve donanmasının vurucu gücünü Akdeniz'e yolladığı bir süreçte S-400 sistemi Türkiye için hayati bir önem taşımakta.

Hülasa, Türkiye'nin önünde iki seçenek oluşuyor. Hazırlığı yapılan olası bir (başta Kıbrıs için) NATO/ABD harekâtına karşı Türkiye'nin tek zayıf noktası olan hava sahası için önlem/sistem(S-400) almak, ya da bu karardan vazgeçerek aynı nihayeti -bir süre- daha geciktirmek(!)

Şunu unutmamalı, evanjelist kadroların artık tamamen ele geçirdiği bir ABD ile, bağımsızlık mücadelesi veren ve bu yolda keskin/geri dönüşü olmayan onlarca adım atan bir Türkiye'nin geleceği yoktur. Dolayısıyla toplumu savaşın her türlüsüne (parasal, psikolojik ve askeri) ivedilikle hazırlamakta fayda var.

***

Bazen uzun uzun açıklamadan net/basit izah gerekiyor.

Erdoğan ekonomiyi falan batırmadı, yaşadığın riyâ/yalan dünyasının sana aksettirdiği gibi de ülkeyi -kendisi için- mahvetmedi.

- Suriye'de kurulması için 10 yıldır savaşı sürdürülen ABD/İsrail uydu devletine razı olmadığı ve imkân verdiği ölçüde geçit vermediği,

- Akdeniz'de Türkiye'nin 100 yılını şekillendirecek olan hidrokarbon kaynaklarında ki Türk milleti hakkından vazgeçmediği,

- Ülkeyi 1950'den beri sömüren/kısıtlayan ABD ve iştiraklı askeri sistemlerine karşı yeni savunma sistemi aldığı, geliştirdiği ve ürettiği,

Kısacası, yaşamını sürdürmekte olduğun ülkenin, yani senin ve ailenin geleceğini;
Emperyalistlere teslim etmediği ve bu yolda bir devlet lideri olarak fazlasıyla direndiği için ekonomin/kimliğin saldırı altında.

Bunu yapan -ki bu devlet/varlık politikasıdır- X kişi de olsaydı, bugün aynı buhran yaşanıyor yine olurdu. İdeolojik saplantılarından dolayı zihnine perde inmemiş olan her Türk vatandaşı, ülkenin etrafına dikkatlice bir kez baktığında dahi bu realiteyi görebilir.