Yüzde 5’lik bu düşüş, yalnızca sayısal bir veri değil; ekonomik buhranın gençlerin eğitim hayatına etkisinin somut bir göstergesi. Öğrenciler artık “üniversite okumanın” bir gelecek garantisi sunmadığına inanıyor.
Örgün Eğitimde Düşüş, Açık Öğretimde Artış
YÖK verilerine göre örgün öğretimdeki öğrenci sayısı 3 milyon 714 bin 449’a geriledi. Bunların 2 milyon 571 bin 297’si lisans, 1 milyon 143 bin 152’si ise önlisans öğrencisi olarak öğrenim görüyor.
Buna karşılık, açık ve uzaktan öğretimde belirgin bir artış yaşandı. 2023-2024 döneminde 2 milyon 927 bin 308 olan açıköğretim öğrenci sayısı bu yıl 173 bin kişi artarak 3 milyon 100 bin 312’ye ulaştı. Bu öğrencilerin 1 milyon 921 bin 32’si önlisans, 1 milyon 80 bin 280’i lisans düzeyinde eğitim alıyor.
Uzaktan eğitime yönelim, öğrencilerin ekonomik zorluklar nedeniyle çalışmak zorunda kaldığını, ancak eğitimden tamamen kopmamak için açık öğretimi tercih ettiğini gösteriyor.
Sağlık Alanları Kadınların İlgi Odağı Oldu
Uygulamalı eğitim programlarında toplam 2 milyon 9 bin 572 öğrenci öğrenim görüyor. Lisans düzeyinde 1 milyon 179 bin 435, önlisans düzeyinde ise 830 bin 137 öğrenci bu programlarda yer alıyor.
Tıp fakülteleri 132 bin öğrenciyle ilk sırada yer alırken, onu Hemşirelik (89 bin 570) ve Bilgisayar Mühendisliği (87 bin 788) bölümleri izliyor.
Veriler, özellikle kadın öğrencilerin sağlık alanına yoğunlaştığını ortaya koyuyor. 2025 Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) tercih verilerine göre kadın adayların en çok seçtiği lisans programı Ebelik, önlisans programı ise Tıbbi Sekreterlik oldu. Ayrıca yeni açılan “Tele-Sağlık Teknikerliği” ve “Tıbbi Veri İşleme Teknikerliği” bölümleri, kadın öğrenciler arasında dikkat çekici bir artış yaşadı.
Ekonomik Kriz Üniversite Kapılarını Kapattı
Uzmanlara göre, yükseköğretimden uzaklaşmanın temelinde yoksulluk ve geleceksizlik yatıyor. Artan genç işsizlik oranı, öğrencileri bir yandan “meslek sahibi olma” amacıyla okumaya yönlendirirken diğer yandan aynı ekonomik koşullar okulu bırakmaya zorluyor.
Yapılan araştırmalar, okul terklerinin büyük oranda ekonomik sebeplerden kaynaklandığını ortaya koyuyor. Öğrenciler, “okula gitmek yerine çalışmayı” tercih ediyor. Bu durum, özellikle düşük gelirli ailelerde eğitimden kopuşu hızlandırıyor.
Birçok genç, “Beş yıl okuyup işsiz kalmaktansa şimdi çalışayım” düşüncesiyle mavi yakalı işlere yöneliyor. Bu tablo, yükseköğretimin artık sosyal statü veya ekonomik güvence sağlamadığı bir döneme girildiğini gösteriyor.
Sağlıkta Atama Umudu Tercihleri Şekillendiriyor
Son yıllarda sağlık alanındaki istihdamın artması, öğrencilerin tercihlerini bu yöne çevirdi. Sağlık bilimleri, “en garantili alan” olarak görülmeye başlandı. Kamu sektöründe daha istikrarlı koşullarda iş bulma olasılığı, gençleri hemşirelik ve ebelik gibi bölümlere yöneltiyor.
Eğitim, iktisat ve sosyal bilimler gibi alanlarda ise mezun işsizliği giderek artıyor. Yaklaşık 1 milyon öğretmen adayı atama beklerken, birçok öğrenci bu bölümleri tercih etmekten vazgeçiyor.
Geleceğe Dair Umut Azalıyor
Üniversite sayısı ve kontenjanlar artsa da gençlerin üniversiteye olan inancı zayıflıyor. Artan geçim sıkıntısı, eğitim masrafları ve mezuniyet sonrası işsizlik, gençlerin yükseköğretimi bir fırsat değil, risk olarak görmesine neden oluyor.
YÖK verileri yalnızca bir istatistik değil, Türkiye’deki gençliğin ruh halinin bir yansıması. Üniversite koridorlarında azalan adımlar, geleceğe duyulan güvenin azaldığını gösteriyor. Eğitim, artık birçok genç için bir umut değil, ertelenmiş bir hayal haline geliyor.