TÜİK 2017'nin doğum istatistiklerini açıkladı. Açıklanan rapora göre Türkiye'de doğurganlık hızı düştü ve nüfusun yenilenmesi için gereken doğum oranının altına düştü.

Ayrıca doğan bebek sayısı, 2017'de bir önceki yıla göre yüzde 1,6 azalarak 1 milyon 291 bin 55 oldu.

Eğer bu şekilde gidersek, nüfus artışında 5-6 yıl sonra Almanya'nın bile altına düşeceğiz! Lakin bana göre böyle gitmeyecek. Zira Aile ve Çalışma Bakanlığının iş hayatında kadın oranını %50'ye yükseltmek için kendini parçalaması, nüfustaki çöküşü daha da hızlandıracaktır.

Diğer yandan, millet olarak kız çocuklarımızın neredeyse tamamını çalışmak zorundaymış gibi rezil bir zihniyetle yetiştiriyoruz. Bu rezil zihniyet nedeniyle evlilik yaşı hızla yükseliyor. Evlilikte yaşın yükselmesi haliyle çocuk sayılarını da hızla azaltıyor. Ayrıca çalışan kadınlardan doğan çocuklarda aralıkta yetişmeye mahkum oluyor.

Elbette eğitim ŞART. Annelerimiz ne kadar eğitimli olursa, neslimizde o kadar iyi olur. 

Lakin bir kız için eğitim illaki çalışmak olarak algılanmamalıdır. Zira geçim ve savaş erkeğin asli vazifesidir. Yani adam olduğunu iddia eden biri; eşine, kız kardeşine veya annesine bakmak zorunda olduğu bilir. Ve bunu asla onların başına kakmaz!

Hem bir toplumda geçim derdi, kadınların üzerine ne kadar fazla yıkılırsa, o toplumda ki nesil de o oranda başıboş ve âsi yetişir.

Bu rezil gidişattan kurtulmanın tek yolu; üniversitelerde çocuk yetiştirmeye ve anneliğe yönelik 2 veya 4 yıllık bölümlerin açılması, bu bölümlerde okuyan kızlara teşvik verilmesi ve bu bölümlerden mezun olarak annelik yapacak olanlara çocuk sayısına göre maaş (500-750) bağlanarak emeklilik imkanı sağlanmasıdır.

Elbette iş hayatında kadına ihtiyaç olan meslekler (Doktor, Öğretmen, Hemşire vb.) vardır. Lakin bu mesleklerin iş hayatındaki oranı %10 bile olmaz. Allah yâr ve yardımcımız olsun.

***

Yerli ve milli yazılımlar şart!

Türkiye'deki enerji sektörünün neredeyse tamamında Almanya'nın Siemens firması tarafından geliştirilmiş olan SCADA (İzleme ve Kontrol Sistemi) sistemi kullanılıyor. Bu sistem hem kurulum hemde bakım aşamasında çok ciddi maliyetlere neden oluyor!

Ne yazık ki bu sistemin kaynak kodlarına erişim izni de verilmiyor. Yani yazılımın içinde pusuda bekletilen casus kodlar olabilir. Veya her hangi bir savaş durumunda tüm enerji sistemimizi çökertebilirler.

Diğer yandan yerli yazılım firmalarımız son yıllarda büyük bir sıçrama yaptı. Yani Siemens'in SCADA sistemiyle aynı işi görecek veya daha iyi sistemleri geliştirecek yerli kaynaklara sahibiz.

Lakin ne acıdır ki, gerek devlet gerekse özel enerji sektörleri tarafından Yerli kaynaklara gerekli şevk ve imkan verilmediği için ve de yaptıkları ürünlere, risk almamak adına tenezzül edilmediği için, bir türlü yerli ve yaygın bir SCADA sistemi üretemiyoruz.

Elhasıl Devletimizin bu konuda bir an evvel etkili bir adım atmasında büyük bir fayda var. İnşaAllah yakın zamanda tüm enerji sektörümüzde Yerli ve Milli bir SCADA ürünü kullanmaya başlarız. Böyle bir gelişme oluşması halinde, bu ürünün ihracatı bile söz konusu olabilir.