Pandemi, deprem kaygısı ve yüksek konut fiyatları, tiny house talebini kısa sürede patlattı. Şehirlerin kıyılarında adeta “tiny house marketleri” oluştu. Ancak sektörün resmi kayıt altına alınmaması, üretim ve kullanımın büyük ölçüde denetimsiz ilerlemesine neden oluyor. Üreticilerin tahminine göre Türkiye’de 10–12 bin tiny house bulunuyor. Aylık satışların 300’ü aştığı, talebin ise son iki yılda yüzde 80 büyüdüğü ifade ediliyor.
Hukuki Boşluklar ve Gri Alanlar
Tiny house'ların hukuki statüsü, en büyük tartışma başlıklarından biri. Avukatlara göre tekerlekli tiny houselar araç, tekerleksiz olanlar yapı olarak değerlendiriliyor. Ağırlığı 3.500 kilonun altında olan modeller, araç olarak tescil edilip vergi avantajı sağlıyor. Bu durum tiny house’u cazip kılarken aynı zamanda tarım alanlarında izinsiz yerleşimi kolaylaştırıyor. Beton temelli ve kalıcı bağlantılı tiny houselar ise ruhsatsız yapı sayılıyor ve yıkım dahil yaptırımlara konu olabiliyor.
Tarım Arazilerinin Tiny House’a Açılması
Emlak ilanlarında tarım arazilerinin “hobi bahçesi” veya “tiny house’a uygun” ifadeleriyle pazarlanması dikkat çekiyor. Özellikle Muğla, Milas, Bodrum, Trakya ve Sapanca çevresinde tarla ve zeytinliklerde ciddi bir yapılaşma görülüyor. Yasal olarak korunan zeytinliklere bile tekerlekli tiny house konularak hukuki boşluklar kullanılabiliyor. Emlak uzmanları, alıcıları mutlaka belediye ve tarım müdürlüklerinden izin almaları konusunda uyarıyor.
Tarımsal Üretimde Kaygı Verici Kayıp
Ziraat odaları ve uzmanlar, kontrolsüz tiny house yayılımının Türkiye’nin tarımsal üretimini daralttığını dile getiriyor. Trakya’da yalnızca son birkaç yılda on binlerce dönüm verimli buğday ve ayçiçeği arazisi hobi bahçelerine dönüştü. Bu durum uzun vadede gıda arzında ciddi sorunlar yaratacağı gerekçesiyle endişe doğuruyor. Bodrum ve Milas’ta tarla fiyatlarının yüzde 80 artması, köylülerin tarlalarını daha hızlı satmasına ve tarımın geri plana itilmesine yol açıyor.
Çevre Dostu İddiası Gerçekçi Mi?
Tiny houselar genellikle güneş enerjisi, yağmur suyu hasadı ve kompost tuvalet gibi sistemlerle “çevre dostu” olarak pazarlanıyor. Ancak çevre mühendislerine göre bu iddia, özellikle yoğunluk ve altyapı planlaması göz ardı edildiğinde yanıltıcı olabiliyor. Teknik standartlara uygun olmayan fosseptik veya su sistemleri, yeraltı sularının kirlenmesine neden olabiliyor. Tiny house sayısı arttıkça atık yönetimi ve su kullanımı gibi sorunlar daha görünür hale geliyor.
Turizm ve Yatırım Aracı Olarak Tiny House
Tiny house’lar artık yalnızca barınma değil, aynı zamanda bir yatırım aracı niteliğinde. Turizm bölgelerinde tiny house köyleri ve kiralama işletmeleri hızla çoğalıyor. Datça, Sapanca ve Bodrum gibi yerlerde küçük yatırımcılar birkaç tiny house satın alarak kısa dönem kiralama üzerinden gelir elde ediyor. Ancak konaklama deneyimleri, küçük alanların kalabalık aileler için sınırlı olduğunu, daha çok çiftler ya da kısa süreli tatiller için tercih edildiğini gösteriyor.
Doğa Dostu Hayal, Tarım ve Planlama Krizine Dönüşüyor
Tiny house akımı başlangıçta minimal yaşam ve doğayla uyumu temsil ederken, bugün hukuki boşlukların, denetimsizliğin ve rant baskısının gölgesinde tartışmalı bir yapıya dönüşmüş durumda. Tarım arazilerinin hızla yapılaşmaya açılması hem çevreyi hem de gıda güvenliğini tehdit ediyor. Uzmanlar, sektörün sürdürülebilir olabilmesi için planlama, kayıt ve denetim mekanizmalarının acilen güçlendirilmesi gerektiğini vurguluyor.