2009 yerel seçimleri ile ilk yenilme sanatının icraatlerini göstermişti. Sergilediği sahne şovu o kadar başarılı oldu ki "gel sen Ankara'da aday olma bu gaz ile İstanbul'u bile alırsın" dediler alamadı, kaybetti...

2010 referandumuydu. Kendi filminin galasını kaçıran yönetmen, kızının doğumunu göremeyen baba, ilk cuma selamlığını kaçıran padişah gibiydi. Seçmen kağıdını çıkarmayı akıl edemedi, kaybetti...

2011 genel seçimiydi. %30'un altında alırsam istifa edeceğim dedi. %26 aldı istifa etmedi. İşi pişkinliğe vurup "Mustafa Balbay ve Haberal gelip yemin etmeden yemin etmeyeceğiz, gerekirse 4 sene etmeyiz" dedi. Reis "görün bakın tükürdüklerini yalayacaklar" dedi. Bal tutan parmak gibi yaladılar, kaybetti...

2014 yerel seçimleriydi. Oradan buradan kovalanan herkesi aday gösterdi. "Neyse üzülmeyin ya yukarı doğru giden bir ivmemiz var" dedi, kaybetti...

2014 Cumhurbaşkanlığı seçimleriydi. CHP'de "adam kalmadığını fark etmiş" olmalı ki taban Yılmaz Büyükerşen dediği halde dinlemedi. "tıpış tıpış gidip oy vereceksiniz" diyerek demokrasi adına bir kale olduğunu hepimize ispat etti, kaybetti...

2015 Genel seçimleriydi. Gazeteciler ile yediği yemekte bir gazeteci "Şansınız var mı?" diye sordu. "Yok" dedi, yoktu... Kaybetti.

2015 erken genel seçimleriydi. Ülke Kasım 1'de yeniden seçime gitti. Kaybedersem istifa ederim dedi. Kaybedince "sine-i millete gideceğiz" diye rüzgar yaptı. Gidemedi, kaybetti...

16 Nisan referandumuydu. Saadet, HDP, MHP'nin ve buna benzer 10 parti ile ortak hareket etti. Bu sefer istifa ederim demedi. "yeni anayasayı tanımayacağız" dedi. Ve tanıdı şimdi başkan adayı arıyor, kaybetti...

2019 Başkan seçimleri izlenilmiş film gibi hiç zevkli değil.