Allah Resulü buyurur: 
"Size çullanmak üzere, yabancı kavimlerin, tıpkı sofraya çağrışan yiyiciler gibi, birbirlerini çağıracakları zaman yakındır." 
Orada bulunanlardan biri: "O gün sayıca azlığımızdan mı?" diye sorar: 
"Hayır. Bilakis o gün siz çoksunuz. Lakin sizler bir selin getirip yığdığı çer-çöpler gibi hiçbir ağırlığı olmayan çer-çöpler durumunda olacaksınız. Allah, düşmanlarınızın kalbinden size karşı korku duygusunu çıkaracak ve sizin kalplerinize zaafı atacak!" 
"Zaaf da nedir ey Allah Resulü?" denildi. 
"Dünya sevgisi ve ölüm korkusu!" buyurdular. (Ebu Davud, Melahim 5)

Allah Resulü buyurur: 
"Karanlık gecenin parçaları gibi olan fitnelerden önce, hayırlı ameller işlemede acele edin. O fitne geldi mi kişi mü'min olarak sabaha erer de kafir olarak aksama girer. Mü'min olarak akşama erer de kafir olarak sabaha ulaşır, dinini basit bir dünya menfaatine satar." (Müslim, İman 186, Tirmizi, Fiten 30)

Allah Resulü buyurur:
"Gençlerinizin fıska düştüğü, kadınlarınızın azdığı zaman haliniz ne olur?"
"Ey Allah'ın Resulü, yani böyle bir hal mi gelecek?"
"Evet, hatta daha beteri... Emri bil marufta bulunmadığınız, nehyi anl münker yapmadığınız vakit haliniz ne olur?"
"Yani bu olacak mı?"
"Evet, hatta daha beteri... Münkeri emredip, marufu yasakladığınız zaman haliniz ne olur?"
"Ey Allah'ın Resulü! Bu mutlaka olacak mı?"
"Evet, hatta daha beteri...Marufu münker, münkeri de ma'ruf addettiğiniz zaman haliniz ne olur?"
"Ey Allah'ın Resulü! Bu mutlaka olacak mı?"
"Evet, olacak." (Ebu Ya'la Müsned, ve Taberani, Heysemi)
...

Gazali'nin 'maruf' tanımı şöyledir: "Aklın kabul ettiği, şeriatın benimsediği, temiz tabiatlı insanların uygun gördüğü iyilik adına, münkerin zıddı olan her şey..."

Sunnî, Selefî ve Mutezile bütün alimlerce, İslam toplumunun ve insan varlığının temeli olarak emri maruf ve nehyi münker vazgeçilmez bir dinamiktir.

Teorik olarak cihadı da içine alan emri maruf ve nehyi münker, daha çok toplum içi cihadı kapsar şekilde ele alınmıştır. Hariciler hariç, bütün itikadî ve amelî görüşlere göre de farzı kifaye olarak kabul edilmiştir.

"Sizden, hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır." (Ali İmran 104)

Hasan Basrî, İmam Azam, Gazali ve İbni Teymiyye hepsi aynı şekilde haber vermişlerdir... Zalim, sultana hak söz söylemek tavsiye ama silahlı mücadele kesinlikle reddedilmiştir."

Allah Resulü buyurur:
“Kim bir kötülük görürse eliyle, buna gücü yetmezse diliyle onu önlesin; buna da gücü yetmezse kalbiyle kötülüğe öfke duysun; bu ise imanın en zayıf derecesidir” (Müslim, “Îmân”, 78; Ebû Dâvûd, “Ṣalât”, 232)

Bu hadisi şerif açıklamasında Gazalî ve İbni Teymiyye, "el ile önleme ve düzeltme" ifadesini, alim imam veya adil devlet tarafından uygulanmasını öngörür... Yine bu çerçevede, Gazali ve İbni Teymiyye, zalim sultana itaat konusunda da aynı fikirdedir... Öncelik olarak toplum menfaati ve huzuru görülmüş; itaatsizlik sonrası ortaya çıkacak olan fitne durumu ihtimaline karşılık, şiddet içeren silahlı mücadele reddedilmiş ve itaat tavsiye edilmiştir.

Bu yorumların temelini oluşturan ayetler...

Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla.

Bakara 177 - İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı taraflarına çevirmenizden ibaret değildir. Asıl iyilik, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitap ve peygamberlere iman edenlerin; mala olan sevgilerine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, ihtiyacından dolayı isteyene ve özgürlükleri için kölelere verenlerin; namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren, antlaşma yaptıklarında sözlerini yerine getirenlerin ve zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda direnip sabredenlerin tutum ve davranışlarıdır. İşte bunlar, doğru olanlardır. İşte bunlar, Allah'a karşı gelmekten sakınanların ta kendileridir.

Bakara, 216 - Savaş, hoşunuza gitmediği hâlde, size farz kılındı. Olur ki, bir şey sizin için hayırlı iken, siz onu hoş görmezsiniz. Yine olur ki, bir şey sizin için kötü iken, siz onu seversiniz. Allah bilir, siz bilmezsiniz.

Ali İmran, 92 - Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça iyiliğe asla erişemezsiniz. Her ne harcarsanız Allah onu bilir.

Ali İmran, 110 - Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten men eder ve Allah'a iman edersiniz. Kitap ehli de inansalardı elbette kendileri için hayırlı olurdu. Onlardan iman edenler de var. Ama pek çoğu fasık kimselerdir.

Ali İmran, 114 - Onlar, Allah'a ve ahiret gününe inanırlar. İyiliği emrederler. Kötülükten men ederler, hayır işlerinde birbirleriyle yarışırlar. İşte onlar salihlerdendir.

Nisa, 62 - Kendi işledikleri yüzünden başlarına bir musibet geldiği, sonra da "Biz iyilik etmek ve uzlaştırmaktan başka bir şey istememiştik" diye Allah'a yemin ederek sana geldikleri zaman hâlleri nasıl olur?

Nisa, 85 - Kim güzel bir (işte) aracılık ederse, ona o işin sevabından bir pay vardır. Kim de kötü bir (işte) aracılık ederse, ona da o kötülükten bir pay vardır. Allah'ın her şeye gücü yeter.

Maide, 54 - Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse, (bilin ki) Allah onların yerine öyle bir topluluk getirir ki, Allah onları sever, onlar da Allah'ı severler. Onlar mü'minlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı güçlü ve onurludurlar. Allah yolunda cihad ederler. (Bu yolda) hiçbir kınayıcının kınamasından da korkmazlar. İşte bu, Allah'ın bir lütfudur. Onu dilediğine verir. Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir.

Araf, 56 - Düzene sokulduktan sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. Allah'a (azabından) korkarak ve (rahmetini) umarak dua edin. Şüphesiz, Allah'ın rahmeti iyilik edenlere çok yakındır.

Araf, 199 - Sen af yolunu tut, iyiliği emret, cahillerden yüz çevir.

Enfal, 29 - Ey iman edenler! Eğer Allah'a karşı gelmekten sakınırsanız; O, size iyiyi kötüden ayırt edecek bir anlayış verir ve sizin kötülüklerinizi örter, sizi bağışlar. Allah, büyük lütuf sahibidir.

Tevbe, 71 - Mü'min erkekler ve mü'min kadınlar birbirlerinin dostlarıdır. İyiliği emreder, kötülükten alıkoyarlar. Namazı dosdoğru kılar, zekâtı verirler. Allah'a ve Resûlüne itaat ederler. İşte bunlara Allah merhamet edecektir. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.

Tevbe, 112 - Bunlar, tövbe edenler, ibâdet edenler, hamdedenler, oruç tutanlar , rükû' ve secde edenler, iyiliği emredip kötülükten alıkoyanlar ve Allah'ın koyduğu sınırları hakkıyla koruyanlardır. Mü'minleri müjdele.

Ra'd, 22 - Onlar, Rablerinin rızasına ermek için sabreden, namazı dosdoğru kılan, kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli olarak ve açıktan Allah için harcayan ve kötülüğü iyilikle ortadan kaldıranlardır. İşte bunlar için dünya yurdunun iyi sonucu vardır.

Nahl, 90 - Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayâsızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.

Müminun, 96 - Kötülüğü, en güzel olan şeyle uzaklaştır. Biz onların yakıştırmakta oldukları şeyleri daha iyi biliriz.

Lukman, 17 - Yavrum! Namazı dosdoğru kıl. İyiliği emret. Kötülükten alıkoy. Başına gelen musibetlere karşı sabırlı ol. Çünkü bunlar kesin olarak emredilmiş işlerdendir.

Fussilet, 34 - İyilikle kötülük bir olmaz. Kötülüğü en güzel bir şekilde sav. Bir de bakarsın ki, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse sanki sıcak bir dost oluvermiştir.

Kalem, 10-14 - Yemin edip duran, aşağılık, daima kusur arayıp kınayan, durmadan söz taşıyan, iyiliği hep engelleyen, saldırgan, günaha dadanmış, kaba saba; bütün bunların ötesinde bir de soysuz olan kimseye mal ve oğulları vardır diye, sakın boyun eğme.

Maide, 71 - (Bu yaptıklarında) bir belâ olmayacağını sandılar da kör ve sağır kesildiler. Sonra (tövbe ettiler), Allah da onların tövbesini kabul etti. Sonra yine onlardan çoğu kör ve sağır kesildiler. Allah, onların yaptıklarını hakkıyla görendir.

Tevbe, 49 - Onlardan "Bana izin ver, beni fitneye (isyana) sevk etme" diyen de vardır. Bilesiniz ki onlar (böyle diyerek) fitnenin ta içine düştüler. Şüphesiz ki cehennem, kâfirleri elbette kuşatacaktır.

Enfal, 73 - İnkâr edenler de birbirlerinin velileridir. Eğer siz bunların gereğini yapmazsanız, yeryüzünde bir karışıklık ve büyük bir bozulma olur.

Bakara, 11 - Bunlara, "Yeryüzünde fesat çıkarmayın" denildiğinde, "Biz ancak ıslah edicileriz!" derler.

Nida, 83 - Kendilerine güvenlik veya korku (savaş) ile ilgili bir haber geldiğinde onu yayarlar. Hâlbuki onu peygambere ve içlerinden yetki sahibi kimselere götürselerdi, elbette bunlardan, onu değerlendirip sonuç (hüküm) çıkarabilecek nitelikte olanları onu anlayıp bilirlerdi. Allah'ın size lütfu ve merhameti olmasaydı, pek azınız hariç, muhakkak şeytana uyardınız.
...

Ve Allah Resulü Buyurur ki:

"Her Müslümanın sadaka vermesi gerekir" 
"Ya bulamayan olursa?" 
"Eliyle, çalışır, hem şahsı için harcar hem de tasadduk eder"
"Ya çalışacak gücü yoksa?"
"Bu durumda, sıkışmış bir ihtiyaç sahibine yardım eder"
"Buna da gücü yetmezse?" 
"Ma'rufu veya hayrı emreder" 
"Bunu da yapmazsa?" diye tekrar sorulunca: "Kendini başkasına kötülük yapmaktan alıkor. Zira bu da bir sadakadır." )Buhari, Zekat 30, Edeb 33, Müslim, Zekat 55)

"Yapılan hayırdan (ma'ruf) hiçbir şeyi küçük bulup hakir görme, kardeşini güler yüzle karşılaman bile olsa bunu ehemmiyetsiz görüp ihmal etme. (Müslim, Birr 144)"Sizden herkese Rabbi, aralarında bir tercüman olmaksızın, doğrudan doğruya hitab edecektir. Kişi o zaman (ateşe karşı bir kurtuluş yolu bulmak üzere sağına bakar, hayatta iken gönderdiği (hayır) amellerden başka birşey göremez. Soluna bakar, orada da hayatta iken işlediği (kötü) amellerden başka birşey göremez. Ön cihetine bakar, Karşısında (kendini beklemekte olan) ateşi görür, (Ey bu dehşetli güne inanan mü'minler!) yarım hurma ile de olsa kendinizi ateşten koruyun. Bunu da bulamazsanız güzel bir sözle koruyun. (Buhari, Rikak 49, 51, Tevhid 36, 24, Zekat 9, Menakıb 25, Edeb 34, Müslim, Zekat 67, Tirmizi, Kıyamet 1)

"Cahiliye devrinde yaptığım hayırlar var: Dua, köle azad etme, sadaka vermek gibi, bana bunlardan bir sevab gelecek mi?" 
"Sen, zaten,daha önce yaptığın bu iyiliklerin hayrına Müslüman olmuşsun. (Buhari, Zekat 24, Büyu 100, Itk 12, Edeb 16, Müslim, İman 194-196)

"Lat ve Uzza'ya tekrar tapılmadıkça gece ile gündüz gitmeyecektir!"
"Ey Allah'ın Resulü! Allah Teala Hazretleri "O Allah ki Resulünü hidayet ve hak dinle göndermiştir, ta ki onu bütün dinlere galebe kılsın" (Saff 9) ayetini indirdiği zaman ben bunun tam olduğunu zannetmiştim!"
"Bu hususta Allah'ın dediği olacak. Sonra Allah hoş bir rüzgar gönderecek. Bunun tesiriyle kalbinde zerre miktar imanı olanın ruhu kabzedilecek. Kendisinde hiçbir hayır olmayan kimseler dünyada baki kalacaklar ve bunlar atalarının dinlerine dönecekler." (Müslim, Fiten 52)
...

Araştırma ve derleme...