“Sendika; çalışanların ortak ekonomik, sosyal, kültürel, mesleki hak ve çıkarlarını korumak ve geliştirmek amacıyla oluşturulan kuruluşlara denir.” Ancak ülkemizdeki sendikalar, birkaç konu dışında içlerine kapanık, toplumun sorunlarına karşı duyarsız bir yapı haline dönüşmüşlerdir. Ne yazık ki.

Sendika olarak adlandırdığımız bu yapılar, her yıl 1 Mayıs tarihinde ortaya çıkarak işçi bayramımızı Taksim’de kutlamak istiyoruz demektedirler.” Sendikacılık sadece işçi bayramını Taksim Meydanı’nda kutlamak ya da Taksim Meydanı’na izin verilmediğinde; molotoflu, taşlı, sopalı, sapanlı bir şekilde çevreye zarar vermek ise, şahsım olarak söyleyeceğim söz yok demektir.

Uluslararası bir işçi bayramını kutlamak için bir araya gelen insanlarımızda, içlerindeki provokatörleri engelleyemedikleri sürece, hedeflerine asla ulaşamayacaktırlar.

**

Toplumun farklı katmanlarının bir araya getirilmesine olanak sağlayan 1 Mayıs Taksim eylemleri, 2002 yılından beri AK Parti’ye karşı, birlik olma eğilimini güçlü kıldı. AK Parti iktidarına karşı siyasal muhalefetin direnişini daha da büyüten durum ise, geçtiğimiz yıl yaşanan Gezi Parkı Olayları oldu. Ağaç mevzusu ile başlayan olaylar, apaçık hükümet karşıtlığı protestolarına dönüşmüştü…

**

 

Mevcut tabloyu değerlendirmek gerekirse, bu durumun taraflar arasında mağlubiyet ya da galibiyet şeklinde yorumlanmaması gerekir. Çünkü yıllardır anlamsız bir inadın tezahüründe savaş alanına dönmüş sokaklar ve caddeler kalıyor 1 Mayıs’tan, geriye. Durum böyle olunca da, her 1 Mayıs günü televizyon ekranlarında, işçilerin sorunları konuşulacağına, o günkü vandalizm değerlendiriliyor… Bu düşünce ile insanlarımız arasındaki ayrılıkların daha da artmaması adına, şiddet içeren davranış ve diyaloglardan sakınmamız gerekmektedir.

 

Son olarak, şiddetin bir yöntem olmadığı, şiddetin terk edildiği, düşüncenin ve uzlaşının ön plana çıktığı bir toplum hayali ile…