Dünyanın en iyi ve etkili konuşmacısı, dünyanın en güzel sözleriyle, dünyanın en büyük kalabalığına seslense bile, İslam'ı yaşayan küçük bir topluluk kadar İslamî hayatı anlatamaz; o küçük topluluk kadar etkili olamaz.

Bu durum aklımızın bir köşesinde hep kalsın.

Bugün an itibari ile uzayda farklı bir yaşamdan biri gelse ve dünyadaki dinler hakkında hiç bir fikri olmasa, acaba hakkımızda ne düşünürdü? Müslüman ile diğerleri arasında fazilet, erdem veya adalet adına arada ne kadar fark var acaba? Ya da fark var mı? Hiç düşündük mü?

Ya da fark, tam olarak üzücü bir anlamda bizim aleyhimize mi?

Farklı cevap verenler olabilir. Ama hamaset edebiyatı ve kendi kendimizi tatmin ile hiç bir gerçeği değiştiremeyiz.

Bugün Amerika'dan eski bir iş arkadaşım yazdı... Güvendiğim düzgün bir insan... Hani bir mal alırken kalite ararız ya... Hani "birinci, ikinci, üçüncü sınıf" sınıf deriz ya... Şu anda dünyanın refah seviyesi tuzu kurulukla ölçülebilen her köşesinde Ortadoğu'nun adı bir bataklık... Ortadoğu'nun halkları geri zekalı... Öyle ki, bir araya gelip anlaşamıyorlar. Öyle ki, kendi petrollerini bile kendileri çıkaramıyorlar. Durmadan şiddet özürlüsü çocuklar gibi kendi aralarında kavga ediyorlar.

Dünyanın uzak köşesinden Ortadoğu böyle görünüyor. Halkları kim olursa olsun, Türk, Kürd, Arab ve Farisi... Hepsi geri zekalı özürlü halklar. Aralarında anlaşamıyorlar. Paralarını, emeklerini, doğal kaynaklarını ve medya ile kültürlerini sömüren istilacılara karşı, direnemeyen zavallılar topluluğu olarak görünüyorlar...

Dünyanın uzak köşesinden bakınca, çözüm kimsenin umurunda değil. Kimse başını ağrıtmak istemiyor. Hem kendi aralarında anlaşamayanları uzlaştırmaya çalışmak gibi aptalca bir işe kim niye soyunur ki?

Tamam, Türkiye bir şahlanış yaşamak üzere olabilir. Ama bu şahlanış daha yaşanmadı. Titreyiş var, silkiniş var ama üzerimizdeki ölü toprağı hala dökülmedi... Hala halkımızın üçte biri putperest... Hala ilk defa latin alfabeleri ile tanışacak olan masum beyinli küçük çocuklar ilk eğitimini putperestlik uygulaması ile alıyor. Kurtarıcı olarak ahlak ve adalet ilkelerinden önce totem olmuş masallara inandırılıyor.

Durum bu iken şahlanış için en az bir kuşak daha var demektir.

Bir fırında ekmek alırken veya otobüs durağında sıra beklerken ne kadar başkasının hakkına riayet ediyoruz? Trafikte kendi hakkımızı biliyoruz ama başkasının hakkına ne kadar saygılıyız? Düşmanımızı, rakibimizi eleştirirken ona ne kadar benziyoruz?

Sahi kaç dolarımız var? Kaç liradan aldık? En son hiç tanımadığımız hangi ağlayan çocuğu teselli ettik, hatırlıyor muyuz? Dilenciye ya da hayır kurumuna değil, en son araştırarak ne zaman kime yardım ettik?

Allah için dua ediyoruz... En son ne zaman başkası için hiç bir menfaat beklemeden duadan fazlasını yaptık?

Sorular çok... Kafa yapısı olarak Yahudi ile Müslüman arasında bir fark yoksa, gün olur o Müslüman kimliğini kaybeder. Bu kaçınılmaz bir sonuçtur.

Selam ve dua ile...