Zamanında ABD'de bazı üniversitelerde çalışmış, şimdilerde hem üniversitede akademik bir kürsü hem de bir gazetede köşe işgal eden ve sık sık da tv'ye çıkıp ahkam kesen prof ünvanlı biri diyor ki:

"Talep enflasyonu söz konusuysa, fiyatlar yükselme eğilimindeyse... bunu önlemenin yolu faizleri artırarak talebi düşürmek, insanları tüketim yerine tasarrufa yönlendirmektir."

Anlayan varsa... Bilenler, bilmeyenlere anlatsın... Hayır... Burada açıklama veya anlam ifade eden akıllı bir söz yok, sadece alemi kör ve sağır kabul eden bir düz mantık, Aristo Mantığı var.

Bu çok meşhur iktisad-ekonomi hocamız muhtemelen üç beş bankaya da danışmanlık yapıyor, buna eminim. "Faizler arttı, ey talep düş artık" demek de o kadar kolaycı bir yöntem ki...

Kredi çekilerek yapılan tüketim harcamaları, kabul, ekonomide büyük bir yer tutuyor. Ev, araç, bilişim başta gelen kalemlerden...

Acaba kaç kişi, faizlerin yükselme eğilimine girdiği bir enflasyonist bir ortamda kredi çekerek, ev ya da araç alma durumunu ertelemiştir? Ya da "faiz daha da yükselmeden şu ev kredisine, hazır durumumuz da uygunken girelim" mantığı mı daha hakimdir?

Bu sorunun doğru cevabı insanların algılarında gizlidir. Faizler yükselmişse, sadece bir süre için uzak durulmuştur. Sonra, "ya daha da yükselirse" endişesi hakim olarak, ertelenen beklentiler uygulamaya konulmuştur.

Ekonomi Hocamız diyor ki... "İnsanları tüketim yerine tasarrufa yönlendirelim." Paralar bankaya...

Halbuki piyasa neydi? Arz talep dengesi... Sorun neydi? Talep enflasyonu... Eee Hocam, o zaman para niye tasarrufa ayrılıyor. Önemli olan arz dengelemesi değil mi?

Anlamayan varsa şöyle açıklayayım... Mesela...

Bilgisayar fiyatları sürekli artıyor. Çok talep var. "Talep Enflasyonu" var...

Üretim var ama yetişmiyor. Bu durumda fiyatlar daha da yükselmesin diye ne yapmak lazımdır?

Hocamız diyor ki "para bankaya... Banka da faiz artırsın."

Ben de diyorum ki..

Hayır Hocam... Halt ediyorsunuz. Para bankadan üretime gitmez. Hele ki faiz yükselince üretime hiç gitmez. Nasıl ki, insanları tasarrufa yönlendirmekten bahsediyoruz. İnsanları arza, üretime yönlendirelim o zaman... Önemli olan arz ve talep dengesini sağlamak değil mi? Artan fiyatlara karşılık bilgisayar üretelim.

Tabii ki, patates beyinlilerin, patates stok ekonomisiyle darbe girişiminden bahsetmiyorum burada... Kimya denklemleri gibi normal şartlar altındaki ekonomik şartlardan bahsediyorum.

Faiz ve enflasyon ilişkisi, piyasaya banka menfaatlerini savunan ekonomistler hakim olduğu için hep yanlış anlatılmaktadır. Faiz ile piyasa, üretimde olmayan bir değeri sisteme sokmuştur. Faiz artış oranı, ya zarar olarak fiyata yansıyacaktır, ya da artı bir değer olarak... Üretime zarar olarak yansımayacağına göre...

Mesele bu kadar basit iken, kafa karışıklığı ile insanlar geri zekalı yerine konmaktadır... Ya da en prof beyinliler bile ki buna Ali Babacan ve Mehmet Şimşek dahil... bilinç altlarında kendilerine öğretilen bu öğretilerin doğruluğunu hiç sorgulamamışlardır. Sistemin kurucularının kurallarını tereddüt göstemeden kabul etmişlerdir.

Trump gibi bir hödük bile, ABD'de yükselen faizlerle ilgili şunu diyebiliyor: "Faizlerin yükselmesi benim de hoşuma gitmiyor. Ama FED, doların ülkeye gelmesi için ne gerekiyorsa yapacak..."

21-22 Temmuz tarihlerinde Buenos Aires'te, G20 toplantısı var. Sızan bilgilere göre konu "yükselen ekonomilerde sıkılaşan finansal şartlar." Sıkı finansal şartlar, yüksek faiz baskısı demektir. Dünyanın derdi bu... Ama bizim gazete köşelerinde, tv ekranlarında ve üniversite kürsülerinde prof ünvanlılar ve peşindeki güruh faiz lobisinin kölesi olmuş durumda... Ve öğreti olarak da, küresel şeytanilerin emrinde bir piyasa oluşturma gayretindeler... Algının gücü ile insanlar yönlendirilmektedir. Piyasada çoğu zaman algı ile oluşan güvenden daha güçlüsü olmaz. Faize güvenen kişinin ise, Allah'a güvenmesine gerek kalmamıştır.

Faiz haramdır. Faize meyleden Allah'a savaş açmıştır. Beyninizdeki piyasa ve pazar ekonomisi modelinin içinde faiz varsa ve atamıyorsanız siz de küresel şeytani sistemin kölesi olmaya adaysınız demektir.

Finans dünyasının küreselleşmiş yasaları, anlaşılmamak ve anlamayanları yönetmek üzere hazırlanmıştır. Bir salam ya da sosis düşünün... Lezzetlidir ama nasıl yapıldığını gördüğünüzde mideniz bulanır. Finansal yasalar da böyledir.

Gerçek piyasada, öküzü boyayıp Ferrari diye satamazsınız... Ama finans piyasasının makyajları ile bu mümkündür. Selam ve dua ile.