BEYAZ TÜRKLERİN HASTALIĞI NEDİR?

Hemen itiraf edeyim ki bendeniz de bir Beyaz Türk’üm. Daha doğrusu öyle doğdum, ama zamanla tedavi oldum ve Türkiye ortalaması kadar esmerleştim. Safımı Cumhuriyet elitlerinin ve Ankara oligarşisinin yanında değil, Türkiye halklarının yanında seçtim. Yani artık bembeyaz değilim çok şükür.

Sosyo-ekonomik kökenim itibariyle Beyaz Türk olduğum için onların bir çok halini, hak vermesem de, anlayabiliyorum. Ama bir türlü anlayamadığım bir husus vardı: Neden böylesine kör bir şekilde AKP ve Erdoğan düşmanıydılar?

Elbette kimse AKP’li olmak zorunda değil. (Zaten ben de AKP’li değilim.) Kimse AKP’nin her yaptığını doğru bulmak zorunda değil. Kimse AKP’ye oy vermek zorunda değil. Bütün bunlar tamam. Ama düşmanlık? Nefret? Her taşın altında bir Erdoğan bulma paranoyası? Beyaz Türklerin bu hastalıklarını nasıl izah edeceğiz?

İşte anlayamadığım buydu.


GEZİ OLAYLARI ZİHNİMİ AÇTI, HASTALIĞI TEŞHİS ETTİM...

Bu arada Özal zamanı Anavatan’da birlikte siyaset yaptığımız Jülide Azar hanımefendiden bir yorum aldım. Gezi olaylarını analiz ederken, “eskiden tuhaf insanlara geri zekalı derdim, ama bu tabir Taksim kelebeklerini izah etmiyor. Çünkü geri zekalı değiller, hatta kendilerini orantısız zekalı sayıyorlar, ama kendilerini geri gösteren işler yapıyorlar. Ben de onlara gezi zekalı diyeceğim” diyordu Jülide hanım.

Bu tabir çok hoşuma gitti. Beyaz Türkler gibi genellikle iyi eğitimli ve zeki insanlara elbette geri zekalı denemezdi. Ama bir çocuğun zekasından beklenmeyecek tuhaf işleri neden yapıyorlardı?

Neden Molotofçu, maskeli, şaibeli haytalara arka çıkıyorlardı?

Neden halk için devrim yapacaklarını söylerken, halkın asli unsuru esnafı perişan ettiklerini farketmiyorlardı?

Neden uyuşturucu mafyasının işi olduğu apaçık belli olan Lice olaylarında uyuşturucu baronlarından yana yer alıyorlardı?

Neden çok çirkin ve küfürlü üslupları vardı?

Neden bir takım siyaset işportacısı eski kaşarların gazına geldiklerini göremiyorlardı?

Bütün bu tuhaflıklarda bir zeka sorunu yok muydu? Vardı ama entelektüel zeka değil, “siyasi zeka” sorunu vardı. Bu da, onların “gezi zekalı” olmalarıyla açıklanabiliyordu ancak.

Artık teşhis tamamdı ve demek ki Beyaz Türkler, "gezi zekalı" olmak hastalığından mustarip Marslılardı.

Ben de, Jülide hanıma teşekkürlerimle, bu tabiri kullanmaya başladım.


PEKİ, "GEZİ ZEKALI" BEYAZ TÜRKLER NEDEN AKP'YE DÜŞMAN?


Siyasette rekabet olur, hatta husumet olur... Ama gözü kapalı nefret olur mu? Birisi ne kadar gezi zekalı olursa olsun bu kadar kör bir Erdoğan düşmanlığını nasıl izah edeceğiz?

Hadi Beyaz Türklerin, Taksim kelebeklerinin ve benzerlerinin zeka sorununu teşhis etmiştik ama, acaba neden "Er..." hecesi geçse Erdoğan denecek zannıyla kırmızı görmüş boğaya dönüyorlardı? Pilavlarından taş çıksa AKP'yi suçluyorlardı? Bu nasıl kör ve mantıksız bir nefretti?

Kafamdaki bu soru da, değerli kadın ilahiyatçılarımızdan D.T. hanımefendi sayesinde açıklığa kavuştu.

D. hanım şanlı gezi eylemi sırasında arabasında kızıyla giderken, başörtülü olduğu için, gezi kafalıların malum tacizlerine maruz kalmış. Alelacele kaçıp kurtulmuş ama şimdi ara sokaklardan falan geçmeyi tercih ediyormuş. Bunca değişimden sonra, kendi vatandaşları tarafından hala böylesine kötü bir muameleye tabi tutulmasının sebeplerini düşünmüş. Ve yazısında şöyle harika bir analiz yapmış:

“Bunların bir çoğu içinden şöyle diyor: Erdoğan iktidara geldi bunlar da paraları götürdüler. Şu kadına bak, hem kapalı hem de utanmadan araba kullanıyor. Senin neyine be araba kullanmak? Hatta devlette memur olmak? Sen en fazla çaycı olursun. Merdivenci olursun. Defol git benim yaşam alanımdan. Başındaki örtüyle bu şekilde benimle eşit bir şekilde yaşayamazsın…”


MEĞER “GEZİ ZEKALI” BEYAZ TÜRKLER ASLINDA ERDOĞAN’A DEĞİL, HALKA KIZIYORLARMIŞ…

D. hanımın bu mükemmel analizini okuyunca Beyaz Türklerin hastalıklı Erdoğan düşmanlığının mahiyetini anladım. Meğer onlar aslında Erdoğan’a değil, kendileriyle eşit yaşamaya başlayan “gayri beyaz”ların bu cür’etine kızıyorlarmış. Ve bunun acısını da Erdoğan’dan çıkarıyorlarmış.

Eskiden kendileri bu sömürgenin sahibi ve diğerleri de sömürge köleleriydi ya… Artık sömürge keyfi bitmiş. Demokrasi diye bir şey gelmiş. Köleler eski efendileriyle eşitlenmişler. Aynı yerlerde oturuyorlar, aynı işleri yapıyorlar, bazen daha iyi yapıp daha çabuk terfi ediyorlar. Üstelik bir de kadınları başörtülü halleriyle utanmadan araba bile kullanıyorlar…

Yani, bir asırlık kapalı av alanları elden gitmiş…

Meğer Erdoğan’la ve AKP ile dertleri aslında buymuş.