Şahsî görüşümdür. Osmanlıyı çok severim ama saltanatı sevmem. Önce bu bilinsin. Sonra da şunu bilmek lazımdır ki, ilim dünyası büyüklerinin veliahtı sayılabilecek kişilerde bir akrabalık ekseriyeti varsa bu akrabalık, hep damatlardan yana olmuştur.

Ak Parti İstanbul Birinci Bölge ilk sıra Milletvekili eski Enerji ve yeni Hazine ve Maliye Bakanı Dr. Berat Albayrak ile tanışma ve yakın konuşma diyebileceğim karşılaşmam 2015 yılı başlarında oldu. Vuslat Platformu Uluslararası Vuslat Derneği'nin düzenlediği, "Yeni Türkiye'de Gençliğin Ekonomiye Bakışı Küresel ve Evrensel mi?" konulu bir etkinlik ve kahvaltı programıydı.

O zamanki ajandama aldığım notlardan sadece bir kısmı...

Öncesinde, Kur'an-ı Kerim tilaveti yapıldı ve Ankara'daki terör saldırısında hayatını kaybedenler için dua edildi. Sonra sayın Albayrak kürsüye çıktı. Tesadüf veya tevakuf, 1 numaralı masadaydım. Yer yer ikili konuştuk. Yazıyor olmam dikkatini çekmişti. Bazen yazmadığımda ve önemli bir şey söylemeden önce işaret parmağı ile ajandamı işaret etiği de oluyordu. Sanırım üniversite hocalığından bir alışkanlıktı.

Şunları söyledi...

"Yeni Türkiye idealine dönük saldırı süreçlerinin 2006'daki Danıştay saldırısıyla başladı...

367 kaosu, cumhuriyet mitingleri, peşinden gelen parti kapatma davası, Ergenekon, Gezi ve 17-25 Aralık darbe girişimleri... Yaklaşık 9 yıldır neredeyse her sene yeni bir darbe versiyonu ortaya konuldu...

Bugün küresel ve bölgesel büyük kırılmaların tam merkezindeyiz.

Bir ekonomik eksen kaymasından söz ediyorum.

ABD, İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya, Japonya ve Kanada'nın içinde yer aldığı en gelişmiş 7 ülkenin, yani dünyadaki küresel refahtan ve milli gelirdeki paydan en büyük bölümü alan G7'nin karşısına gelecekte gelişmekte olan şu 7 ülke çıkabilecek durumdadır:

Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Güney Afrika, Endonezya ve Türkiye...

Bu 7 ülkeyle ilgili son 10 yıldır dünyadaki birçok yatırım bankası, finansal kurum, uluslararası kurumun çoğunun, kahir ekseriyetinin, müşterek bir şekilde dillendirdiği bir hakikat var. Son 10 yıldır deniliyor ki, önümüzdeki 10-20 yıl içinde yani 2020-2030 gibi bu gelişmekte olan 7 ülkenin GSMH'si, G7 ülkelerinin aldığı payın iki üç katına çıkacak. Bu ülkelerin, ülke bazındaki büyüme rasyoları, nüfus potansiyellerinin gelişmesi, eğitim düzeylerinin gelişmesi ve küresel pastadan farklı sektörlerden aldıkları payları, aslında resimle ilgili çok önemli bir şey ifade ediyor.

Türkiye'de 2013'te Gezi olaylarının yaşandığı dönemde Brezilya'da da bir şeyler oldu ve taşıma ücretleri 3 realden, 3,25 reale çıktığı için bir milyondan fazla insan sokağa dökülüp meclis binasını, kamu binalarını yakıp yıktı..

Şimdi Türkiye'de olanlar belli. Rusya'da yaşananları takip ediyorsunuz. Çin, Hindistan özelinde belli. Hiç komplo üretmeye gerek yok.

Dramatik süreçlerden geçiyoruz.

Türkiye 12 yılda çok önemli mesafeler katetmesine rağmen farklı saldırılara maruz kaldı ve performansımızı ciddi şekilde değersizleştirmeye çalışılan bir algı operasyonu yürütüldü...

Bütün bu gerçeklik ışığında gönül rahatlığıyla şunu söyleyebilirim:

Türkiye'nin ekonomik temelleri çok sağlam. Türkiye, birçok açıdan ekonomik büyümesi tamamen reel büyüme ile yoluna koydu. 2000 yılında Türkiye'nin ihracatı 26 milyar dolar. 2014 yılı sonu ise 150 milyar doları aşmış. 14 senede neredeyse yüzde 600. Ekonomik büyümesini tamamıyla reel ekonomiyle yoluna koydu. 14 senede yüzde 600 büyüme. Bugün, 14 bin 800 kalem ürün ihraç eden bir Türkiye'den bahsediyoruz.

Türkiye'nin, dünyadaki ülkelerin neredeyse tamamına ürün ihraç ediyor, pazar payını büyütüp çeşitlendirirken, yüzde 60'larda olan AB üyesi ülkelerden ihracat payını yüzde 35-40'lara çekti.

Ekonomi, Türkiye'nin beka sorunu demektir.

Önümüzdeki 10 yıl Türkiye ve bölgedeki ülkeler için çok zor geçecektir.

Başka ülkelerin 200 yılda oluşturduğu medeniyet tasavvurunu bu iktidardan 10 senede beklemek zulümdür. Ekonomik refah ve bağımsızlığının ne kadar önemli olduğunu görüyoruz. Ekonomik olarak ne kadar iyi bir noktaya giderseniz o kadar birilerinin ayağına basarsınız.

Batı dünyası muhtaç bir iktidar istiyor."

Daha çok not var da kısa kestim. Bugüne geldiğimizde de Batı ve Küresel Sermaye Berat Albayrak'ı hem Hazine hem de Maliyenin başında istemiyor. Berat Albayrak, kimin ne olduğunu bilen biri. Onu anlamak için önce babası kim, nasıl bir terbiye almıştır bilmek lazımdır. ABD öğrencilik yıllarında Reis'in, Başkan'ın ömrü hapislerde geçen babasının zor günlerinde onlara nasıl destek olduğunu ve onun da ABD öğrencilik yıllarında Başkan'ın çocuklarına nasıl abilik ettiğini bilmek lazımdır.

Güven konusu çok önemlidir. Reis'in, Başkan'ın bu derece güvenini kazanmış, dürüst ve donanımlı insan sayısı çok fazla değildir.

Bakanlık konusuna gelirsek... Ülkelerdeki ekonomik anarşizm hep bu Hazine ve Maliye çatışmasından ortaya çıkmıştır.

Peki o zaman, Hazine ve Maliye veya Hazine ve Maliye Politikası nedir?