Belki de her şey kendinle başlar...

Bazen dışarıyı dışarıda bırakmak gerekir, dış savaşa ateşkes emri vermeliyiz. Çünkü ilk önce kendimiz, her şeyin başı benim diyebilmeliyiz. İlk önce bütün ruh halimizi bencil olarak ilan etmeliyiz. Sonrası içimizdeki savaşa yönelmeliyiz, hayatımız ne kadar doğru, nerede nasıl yanlışlar yapabiliyoruz? Yalanlarımızın hepsi beyaz yalan mı? Bazen çevremde konuşulanlara şahitlik yapıyorum.

Bazı insanlar yalanın küçüğü büyüğü olmaz diyorlar, bir yandan haklılar tabi ki yalan yalandır. Ama bazen bazı şeyleri kurtarmak adına da yalanlar söyleye biliyoruz, İnsan insanın hatasını örtmeli sonuç da. Şimdi sizinle paylaşacağım bu konuyu biraz daha açalım…

Bencillik den bahsediyorduk. Buna en büyük örnek  Narkissos... Narkissos  (Yunan mitolojisi) incelediğimiz de farklı farklı inanışlar, görüşler olduğunu görebiliyoruz. Narkissos kelime anlamı olarak ne kadar Yunan mitolojisi olsa da ameliyatlarda kullanılan narkos bu kelimeden türemedir. Sonradan Sigmund Freud Narkisos adlı mitolojik kişiden etkilenerek Narsizim terimini kullanan ilk kişidir.

Narsisizm başkalarının hak ve ihtiyaçlarını göz önünde bulundurmadan kendilerini öne çıkarmaya ve her şeyi yönlendirmek için başkalarından yararlanmaya çalışan kişilerdir. Gerçek dışı şeylere önem verirler, (güç, para, aşk fantazileri). Kendilerini çok güçlü ve bilmiş görürler hiç bir zaman doymazlar. İstedikleri her şeyi elde edebilir sanıyorlar. Bunun için de zamanla değersizlik, dengesizlik duyguları görülür. Bu üstünlük gösterilerinin altında güvensizlik vardır.

Yani bizim dilimizce 'Her aslanın bir terbiyecisi vardır' hesabı… Ne kadar kendilerine öz güven duysalar da hep karşı taraftan ilgi beklerler, onlara hayran kul köle olmasını isterler. Bunun için kendi mutluluklarını önemsemezler ve hiç bir zaman tatmin olmazlar.

Aklınızda bu konuya nereden geldik diye bir soru işareti oluşabilir. Makalemin başında belirttiğim üzere ilk önce 'ben'lik duygusu olması gerekir... Bu narsizm Türk dilinde nergis olarak da adlandırıla bilir. Yunan mitorolojisinde Birden fazla tanrı bulunmaktaydı, bu tanrılar insan şeklinde ve insanlarla içli dışlı idiler. Her birinin ayrı bir görevi vardı. Şimdi size Narkisos'un mitolojik öyküsünü aktaracağım…

Kendine aşık olanlara aldırmayıp, onları karşılıksız bırakan ve çok güzel bir peri kızı olan Ekho, bir gün avlanan bir avcı görür. Narkissos adındaki bu avcı çok yakışıklıdır. Ekho bu genç avcıya ilk görüşte aşık olur. Ancak Narkissos bu sevgiye karşılık vermeyerek, peri kızının yanından uzaklaşır. Ekho bu durum karşısında günden güne eriyerek, kara sevda ile içine kapanarak ölür. Bütün vücudundan arta kalan kemikleri kayalara, sesi ise bu kayalarda ‘eko’ dediğimiz yankılara dönüşür.

Olimpos dağında oturan tanrılar bu duruma çok kızarlar ve Narkissosu cezalandırmaya karar verirler. Gene günlerden bir gün av izindeki Narkissos susamış ve bitkin bir şekilde bir nehir kenarına gelir. Buradan su içmek için eğildiğinde, sudan yansıyan kendi yüzü ve vücudunun güzelliğini görür. O da daha önce fark edemediği bu güzellik karşısında adeta büyülenir. Yerinden kalkamaz, kendine aşık olmuştur. O ana dek kimseyi sevmediği kadar, sevmiştir kendi görüntüsünü. O şekilde orada ne su içebilir, ne de yemek yiyebilir, aynı Ekho gibi Narkissos’ta günden güne erimeye başlar ve orada sadece kendini seyrederek ömrünü tüketir. Öldükten sonra da vücudu nergis çiçeklerine dönüşür. Bildiğiniz bir hikayedir belkide...

Ben bunu öğretmenlerimden birine yazarlığa nereden başlamam gerektiğini sorduğumda aldığım cevaptan öğrendim 'Kendine aşık olmaktan başla' demişti. Evet gerçekten de öyle İnsan ilk önce kendisini düşünmeli duygularında tutumlu olmalı, bencil davranmalı, ilk önce hayata kendisi tutulmalı. Çünkü bir dala sen tutunmadan ikinci kişiyi oraya çekemezsin, çekmeye çalışırsan ikinizin de sonu bataklık olur, kurtulamazsınız.

Narkissos'un bu hikayesine bire bir uyalım demiyorum... Sadece olaya farklı taraftan bakıyorum. Neden diye soracak olursanız, belgelerde Narkissos'a diğer bir adıyla Narsizme  kişilik bozukluğu deniyor. Yani gereken ilgiyi göremeyince öldükleri. Aslında evet kendimize gereken ilgiyi göstermeliyiz. İlk önce kendimizi yaşatmalıyız. Ama kendimizi diğer insanlardan yüce görerek değil, kendimizi kendimizden üstün görerek. Yapabileceğimiz şeyleri sınırlandırmayarak.

Ve unutmadan! Güçlülük herkesin size güzel olduğunuz için size iyi davranması, hayranlık duyması, hoşlanması değildir. Güçlülük zekanızdır, buna bağlı, inancınızdır. Bunlarla beraberde gelişmenizdir.