Özellikle sık sık gündeme getirilen yaklaşık 470 milyar dolar olan dış borcumuz, bazılarının kafasına büyük bir sorunmuş gibi takılabilir. Zaten bu nedenle şer odakları tarafından ısrarla gündemde tutulmaya çalışılıyor. Bu konu hakkında bir izah yapmakta fayfa var.

Şöyle ki; Gelişmiş olan ülkeler başta olmak üzere, tüm ülkelerin dış borcu muhakkak vardır. Çünkü hiç bir ülke tüm ihtiyaçlarını sadece kendi kaynakları ile karşılayamaz. Hatta en gelişmiş görünen ülkeler, en çok borca sahip olanlardır.

Haliyle biz de gelişen ve büyük yatırımlara imza atan bir ülke olduğumuz için ister istemez dış borca giriyoruz.

Ama şuda var ki, Türkiye'nin toplam dış borcunun sadece %30'u devlete aittir. Devlete ait olan dış borç, ülkemizde yapılan büyük yatırımların kredileri nedeniyle oluşmuştur. Zaten bu borcun %90'nı da uzun vadeli borçlardır.

Hem bahse konu yatırımlar, neden olduğu borcu, uzun vade de ödeyecek niteliktedir. Yani devletimiz eskiden olduğu gibi, memur maaşları ödemek veya karşılığı olmayan başkaca iç borçları ödemek için kredi alarak dış borca neden olmamaktadır.

Devlet'e ait olan dış borcunun tamamı, projeli ve uzun vadeli yatırımlar nedeniyle oluştuğu için, 5-10 yılda kendisini kurtarıp, sonrasında kâr getirecek borçlar niteliğindedir. Yani borcun karşılığı ve hatta çok daha fazlası, projenin bizzat kendisidir. Daha özetle bu borçlar, "Borç yiğidin kamçısıdır" anlayışına uygun olan gelişme eksenli borçlardır.

Geriye kalan dış borcun %70'i ise özel sektörün kendisi adına yaptığı yatırımları kapsar ki, zaten her birinin karşılığı teminat altına alınmıştır.

Kaldı ki, özel sektörün borçlarının yaklaşık %70'i yine uzun vadeli borçlardır.

Peki özel sektörün borçları kime aittir? Çoğunuzun tahmin edebilceğiniz gibi özel bankalara aittir.

Hani o özel bankalar millete bol keseden kredi dağıtıyor ya, işte o paraların çok büyük bölümü dışarıdan borçlanarak temin ediliyor.

Yani Konut, taşıt, arsa, fabrika vb. finansal amaçlı kredilerdir. Ama tabi bu borçların neticesine özellikle inşaat sektörü harekete geçmekte ve yapılan yeni yapılar nedeniyle, ülkemizin emlak değeri artmakta, lüks otomobiller artmakta veya tesisler daha teknolojik hale gelmektedir. Kısacası yaşam tarzımız her açıdan daha lüks bir hâle doğru ilerlemektedir.

Bu durumda borçlu kim? Tabiki de tüketici ve yatırımcılar. Yani bizleriz. Alacaklı zahiren Bankalar gibi görünse de, aslında uluslararası finansal kuruluşlardır. Karşılığı ise, krediyi alan vatandaş veya şirkerlerin sahip oldukları değerledir.

Eğer vatandaş, çektiği krediyi, ayağını yorganına uzatma prensibi ile çekmiş ise, ekonomik anlamda hiç bir sorun yok. Ama ne yazık ki, vatandaş olarak, bu konuda pek duyarlı değiliz. Tabi işin faiz boyutuna girmiyoruz bile. Zira faizi hiç bir şekilde savunacak değiliz.

Diğer bir konu ise, bahse konu dış borçların %60'nın dolar bazlı olmasıdır. İşte bu nedenle dolardaki artış, dış borçlar anlamında kritik bir öneme sahiptir. Eğer dolardaki artış, uzun süre devam ederse, dolar bazlı alınan finansal borçlar nedeniyle, özellikle bankalar ciddi anlamda sıkıntı yaşayabilir.

Ama şuda var ki, dünya ülkelerin bir çoğu bizden çok daha büyuk borçlara sahiptir.

Bu durum çerçevesinde, IMF'nin 2008-2018 verilerine göre, 10 yıllık süreçte kamu borcunun sadece 14 ülkede azalacağı hesaplanıyor. En fazla kamu borcunu azaltan ülke olarak 55,9 milyar dolarla Norveç başı çekerken, Türkiye büyük bir ekonomik başarıya imza atarak. 38,8 milyar dolarla ikinci sırada geliyor.

Yani özet olarak şunu söyleyebiliriz. Dolar'daki kontrolü arttırılışın temel amacı, ülkemizin genel ekonomisine bir darbe yapmaktır. Bu darbenin hedefi ise, hükümetin itibarını milletin nazarında zedeleyerek, güvensizlik ve kriz ortamı oluşturmak ve nihayet 24 haziranda istedikleri yönetimi Devletimizin başına getirmektir.

İnşaAllah milletimiz bu sinsi DOLAR tezgahına düşmez.

***

Venezuela Devlet Başkanı Nicolas'ın da Diriliş Ertuğrul hayranı olduğu ortaya çıktı..

Reis, Venezuela’da 20 Mayıs’ta yapılacak seçimler öncesinde, Diriliş hayranı Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro’la destek amaçlı bir görüşme yaptı.

ABD, Avrupa Birliği ve çok sayıda ülkesi, Maduro’yu ve yapılacak seçimleri eleştiriyor.

Başkan Maduro da Reis'e şu sözlerle teşekkür etti: “Venezuela halkına 20 Mayıs’ta yapılacak seçimler için söylediğiniz umut verici sözleriniz için teşekkür ederim. Venezuela halkı, 20 Mayıs Pazar günü dünyaya demokrasi ve özgürlük konusunda bir ders verecek.”

Ayrıca 2016 yılında Venezuela’nın başkenti Caracas’a doğrudan uçuşlara başlayan Türk Hava Yolları, şiddet olaylarının yoğunlaştığı ülkeye halen uçuş yapan birkaç uluslararası havayolundan biri.

Venezuela hükümeti, Türkiye’nin, Venezuela’nın yeni oluşturduğu kripto para birimi olan “petro”ya da yatırım yapacağını açıkladı.

Maduro ve Erdoğan, iki ülkenin petrol, madencilik, doğalgaz, tarım, teknoloji ve sanayi alanlarında da işbirliğini arttırmaya söz verdi.