Hz. Ömer, hutbe okumaktadır... “Dinleyiniz ve itaat ediniz” der.

Selmanı Farisi “Senin dinlememizi ve itaat etmemizi istemeye hakkın yok. Üzerinde yeni kumaş var. Ganimet herkese eşit dağıtılmışken ve bize yarım elbise düşerken sana nasıl tam elbiselik kumaş düştüğünü açıklayınca kadar seni dinlemiyoruz.” diyerek itiraz eder.

Hz. Ömer, oğlunun da şahitliği ile payının kendisine verdiğini açıklar. “Şimdi emret, dinler ve itaat ederiz" cevabı da ancak o zaman gelir.
...

Yine Hz. Ömer hutbededir... “Bende bir eğrilik görürseniz beni doğrultunuz” der.

Cemaat daha önce Hz. Ebu Bekir'e de verilen cevabı verir: “Eğer sende bir eğrilik görürsek seni kılıçlarımızla düzeltiriz.”

Hz. Ömer kızmamıştır, alınmamıştır. Şimdiki insanlara getirilen en ufak eleştiriye karşı destan olacak şekilde şu tarihi cevabı vermiştir: “Halkı arasında Ömer’i kılıcıyla doğrultacak kimseler ihsan eden Allah’a hamd olsun.”
...

Günümüze gelirsek... Yoksa gelmesek mi? Hep orada mı kalsak. Burada en ufak tecrübe paylaşınca, kraldan daha kralcılar, Sezar'dan daha Sezarcılar elinde döner bıçağı, ağzında tenasül aleti küfürle yola çıkıyor...

Sahi biz ne zaman bu kadar hayvanlaştık? Sahi biz ne zaman düşmana benzemekten zevk alır oluk? Yaşadığımız acı tecrübeleri, bir daha olmasın diye paylaşmayacaksak bu platformda niye varız?

Her zaman derim... Fetoşçulardan daha tehlikelisi var. İftira atmaktan çekinmeyen geri zekalılar ve para ile satın alınabilecek mankurtlar... Nasıl ki kâfirden daha beteri tanımlanmış... Yalan, iftira ve emanete ihanet edenler olarak sıfatları belirlenmiş... Emanete düzgün sahip çıkmayan devlet adamını uyarmak her Müslüman için vazifedir. Emri maruf, nehyi münker Kur'anî bir emirdir. Hele ki zalim sultana karşı, yani emanete, halkın malına, devlete düzgün sahip çıkamayana uyarı büyük cihaddır.

İşte yapmaya çalıştığım ve beceremediğim şey tam da budur.