Vakitsiz öten horozdan, hep aynı nehirden geçerken aynı timsaha yakalanıp aileden birini kaybeden yabani sığır sürüsünden, kaldırıma park eden arabadan, AVM asansörüne bebek arabasından önce binen gençlerden, 500T otobüs hattından, hastane danışmasında oturan kızın ordünaryüs profesör edası ile sizi karşılamasından, A101'de hiç büyük poşet olmamasından, makinaya çift atılıp tek çıkan çoraplardan, hevesle açılan tuşunun tuzlu çıkmasından beni daha çok üzen bir şey var ise aha şu fotoğraf ve benzerlerini görmek.

Hristiyanlık fakirliği över ama İslam mülk sahibi olmanın kötü bir şey olmadığını insanlığa ilan eder. Bu aynı zamanda İslam dininin evrenselliği ve eskimemezliğinin en önemli özelliklerinden biridir.

İslam müslümanın değişen dünya değerlerine adapte olmasının önünü "rızkın onda dokuzu ticarettedir" gibi dini argümanlar ile destekler cesaret verir.

Ama işte "Kapitalizm" dediğiniz zaman iş sadece ticaret yapmak olarak bitmiyor. "Sermaye birikimi" ve bu birikimin kimin tek elinde olduğu bunun sonucunda ortaya çıkan "ekonomik eşitsizlik" dediğimiz şeye kimlerin sebep olduğu kısmında müslümanın tavrı önemli rol oynuyor.

"Bugün ölecek gibi ahiret için hiç ölmeyecek gibi dünya için çalışın" sözüne (hazreti peygambere ait olduğu kesin bile değil) can siperane sahip çıkan, ama ahiret için verilen tavsiyeyi gözardı eden müslümanların elinde olan sermaye birikimi ister istemez ekonomik eşitsizliğe sebep oluyor. İnfak edin emrinin en asgari seviyesi olan kırk da birden alıp onu bile vermekte tereddüt eden müslümanlar paralarını sonra böyle rezilliklere yatırıyor.

İnfak etmediği için parasını harcayacak yer bulamayan müslümanlar düğününe semazen getirip, kına gecesine başörtülü kadın standupçı buluyor. Seküler tayfa "kızımız regl oldu" günü yapıyorsa onlar da eksik kalmayıp "kızımız başörtüsü taktı" partisi veriyor. Maldivler'de İslami ada satın alıyor ya da Bodrum'da "İslami villa" kiralıyor.

Zengin müslümanlara çok yüklendim BİM'e üç çekmeceli derin dondurucu gelmiş gideyim de alıp kurban eti stoklayım. Bir kısmını sucuk yapar, birazını kavurma, kalanını kıyma olarak atarım buzluğa.

Kavurma yerken dünya müslümanlarına ağlarız, "kahrolsun ameriga ve onların işbirlikçileri" deriz falan, hep ihtiyaç bunlar...

***

Ekmek almak için fırına gireceğim yanında ki züccaciyenin önünde hareketlilik dikkatimi çekti. Genç bir kız "bir şey alırken hep paranın hesabını yaptınız" dedi karşısında ki yaşlı kadına. Muhatabı muhtemelen kaynana adayıydı ve düğün alışverişi yapılıyordu. Yaşlı kadın utangaç etrafına bakarak "aman kızım bağırma n'olur hem paranın hesabını yapsak her şeyin kalitelisini alırmıydık" dedi.

O evliliğin ne kadar süreceği, sürse bile o kadının yetiştirdiği çocukların ne olacağı, o çocuklar hadi iyi bireyler olsa bile o kadının nasıl kaynana olacağı sadece o on saniye de gizliydi.

Falcı olmaya, üç vakti hesaplamaya, "sana yol görünüyor" demek için kahve içmeye, içirmeye gerek yok.

Bazen insanlar kim olduklarına dair çok açık verirler. Tek cümleden hayatlarının fragmanı gözünüzün önünden geçer.

Elinizden bir şey gelmeyince seyirci kalmayı seçersiniz.