Her zaman ki gibi ya hep ya hiççilikten kurtulamıyoruz maalesef. Bir tarafta her ne olursa olsun hikmet arayan taraftarlar, diğer tarafta her ne olursa olsun tenkit eden karşıtlar. Hal böyle olunca sapla samam hep birbirine karışıyor.

Taraftar veya karşıtlık yerine daha akl–ı selim ve hakperest bir yaklaşım herkes için en faydalı olandır.

Bu çerçevede;
En son Fırat Kalkanı operasyonu ile birçok oyun Türkiye lehine bozuldu. En başından itibaren tuzaklarla dolu olan Suriye meselesinde doğru zamanda en doğru hamleyi yaparak avantajlı duruma geldik.

Kürt koridoru, dolayısıyla ikinci İsrail devleti “şimdilik” engellendi.

Amerika’nın bizim için hazırladığı bomba “kısmen” elinde patladı.

İran başta olmak üzere sair devletlerinde işine gelmedi bu hamle.

Bugün çok daha net görüyoruz ki DAEŞ başından itibaren ebedi hasımlarımızın bir kurgusu ve Müslümanlar içinde fitne ve kargaşa tuzağıymış.

Bu kurgu ve tuzaktan en fazla etkilenen elbette ki Suriye halkı oldu. Son altı yılın bilançosuna baktığımızda görüyoruz ki Suriye’de hem muhalefet hem de rejim oyuna geldi ve çok büyük kayıplar verdiler.

Milyonlarca insan mülteci duruma düştü. Yüzbinlerce insan öldü. Şehirler harabeye döndü ve zalimlerin santranç oyunları her zaman ki gibi kan ve gözyaşından başka bir işe yaramadı.

Her ne hal ve şart olursa olsun “dâhilde kılıç kullanmak” yani dahilde silahlı mücadelenin hiç kimseye faydası olmadığı dünya ve ahiret büyük mesuliyetlere sebep olduğunu acı bir şekilde yeniden müşahede ettik.

“Keşke batıldır” buyuruyor peygamberimiz (asm) lakin geçmişten ders almak adına neler yapılmalıydı, yapılmamalıydı diye sakin bir şekilde düşünüp hakkı teslim etmek için ifade edelim ki. 

ABD’ye güvenip Suriye hükümetine üst perdeden karşı çıkmak yerine nasih pozisyonu koruyabilmeliydik.

Muhalif gruplar silahlı mücadeleye başladığında cesaretlendirmek yerine sonuna kadar vazgeçirmek için uğraşmalıydık.

Mülteci akını başladığında sadece hasta, yaralı, yaşlı, kadın ve çocuklar için sınırı açmalıydık.

Misafirlerimizi sınıra yakın yerlerde mümkünse sınırın  dibinde kurulacak güvenliği sağlanan kamplarda tutmalıydık.

Sınıra yakın bölgelerdeki kampların yoğunluğunu bahane ederek tampon bölge denilen Suriye içindeki yerleşim yerleri için çok önceden harekete geçmeliydik ve bu çok daha kolay olurdu.

Süleyman Şah Türbesini taşımak yerine bizzat oraya konuşlanmak ve terör örgütü DAEŞ’LE aktif mücadeleyi önceden başlatıp muhalifleri tek çatı altında toplamalıydık.

Elbette ki hikmet-i hükümeti bilmiyoruz. Biz bugünün şartlarına göre konuşuyoruz. O günün şartları neydi ve neye nasıl zorlandık bilmiyoruz.

Her şeye rağmen Türkiye bugün İslam âleminin teveccühünü kazandı, ittihad-ı islam için bir umut oldu, Dünya ülkeleri nezdinde çok önemli ve belirleyici bir aktör haline geldi.

Suriye'li misafirlerimiz için acilen tedbir almalıyız. Çocuklar genç oldu, gençler yetişkin. Radikal gruplar, kaçakçılık, mafya,  uyuşturucu gibi pek çok ahlaksız suç örgütleri için münbit  bir arazi haline gelmeden rehabilite edilmeleri gerekli.
Son günlerde Doğu Halep’in tahliyesi gösteriyor ki Rusya vesilesiyle Rejimle bir anlaşma yapılmış. Suriye Rejimi Halep sınırı ile beraber batısındaki Afrin ve İdlib’le birlikte hâkim konuma gelecek. 

Türkiye bu vesile ile Kürt koridoru ihtimalini tamamen ortadan kaldıracak. 

Kalıcı bir barış için hangi adımların atılacağını Astana toplantısında daha net göreceğiz.

Rusya, İran ve Türkiye her ne kadar Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunmasına vurgu yapsalar da zor bir ihtimal olarak duruyor. 

Türkiye öncelikli olarak PYD’yi yani ABD’yi dolayısıyla İsrail’in planlarını bozmak için buna sıcak baksa da Muhaliflerin bunu kabul etmeyeceği açık. Böyle bir anlaşmaya zorlanırlarsa radikal gruplara iltihak veya tamamen kontrolden çıkmaları riski büyük. İdlib'inde Halep gibi yanıp kül olması ve binlerce kişinin katledilmesine razı olmazlar olmamalıyız.

İki veya üç parçalı bir Suriye ihtimali çok daha kuvvetli gibi gözüküyor.

Yaşanan bunca acı tecrübeden sonra Esad’sız ve geniş tabanlı yekvücut bir Suriye herkes için en iyi olanıdır. Lakin bu kanlı iç savaşın durması için her türlü fedakârlık göze alınmalı.

Rejim ve zalim Esad artık inadından vazgeçmeli, Rusya Esad meselesinde ısrarcı olmamalı, muhalifler kendilerini radikallerden ayırıp daha makul bir seviyeye gelmeli, PYD ve benzeri taşeronların arkasındaki güçlere fırsat verilmemeli.

En kısa zaman da kalıcı bir ateşkes sağlanarak ırk, din, mezhep ayrımı gözetmeksizin Suriye halkının tamamının temsil edildiği geçici ulusal mutabakat hükümeti kurularak en kısa zamanda normale dönülmesi duasıyla.

Zira ölen de öldüren de Müslüman, oyunu kuran ve kazananlar İslam düşmanları.

Bu vesile ile Fırat Kalkanı operasyonunda şehid olan kahraman askerlerimize Allah rahmet eylesin. Yaralı gazilerimize şifalarlar nasib etsin.

Devletimizi ve milletimizi muzaffer eylesin inşallah.