Batan bir gemiden denize düşmüş bir sürü insan olduğunu ve sizin de bu insanları küçük filikanız ile fark ettiğinizi düşünün. İnsanları kurtarırken elinizi uzattığınız her insana:

* Mesleğin ne? 
+Ben mühendisim
* Tamam sen gel! 
* Ya sen? 
+ İşsizim ben. 
* Tamam sen öl!

Dediğinizi hayal edin. Edemediniz değil mi? Bu sizin ne insanlığınıza ne de vicdanınıza sığdı. İşte Avrupa Suriyeli mültecileri alırken aynen böyle yaptı. Meslek sahibi, zengin ve itibarlı olanları kabul ederken diğerlerine "zaten fakirsiniz neden yaşayasınız ki?" dedi. Bu durum kimsenin garibine gitmediği gibi "bak onlar akıllı, seçerek alıyorlar öyle doldurmuyorlar herkesi" diye alkışladılar bile. Çünkü yeni dünya düzeni böyle, fakirsen ölmende hiç bir sakınca yok!

Ama biz onlar gibi yapmadık. Ülkemizin güvenliği adına dahil olmak zorunda olduğumuz bir savaş yüzünden, tümüyle mağdur olan ve olacak olan bir halkı ülkemize aldık. Evlerini, birikimlerini, sevdiklerini, tüm yaşam düzenini kaybetmiş insanlardı bunlar. Ve hiç birine karpuz muamelesi yapmadık.

Çünkü, hem komşu sorumluluğu, hem insani yükümlülük, hem kendi sınırlarımızı terörden temizlerken önce mağdurları güvenli bir yere almak olarak gördük bu olayı. Kocaman imparatorluğun mirasçısı olmamız da bunda etkili olmuştur tabi.

Nasıl doğuda görev yapan doktorlarımızın önlerine getirilen askeri de teröristi de koşulsuz şartsız tedavi etmesi gibi, biz de, bizim de dahil olmaya mecbur olduğumuz bir savaştan kaçıp bize sığınan insanları seçmedik. Elbette nasıl ki bizim toplumumuzda en medeni insan da en hırsız arsız üç kağıtçı insan da varsa onların toplumunda da medeni, uyumlu, düzgün insanların yanında uyumsuz ve suça eğilimli insanlar da vardı. hatta gelişmişlik bakımından daha geride olmaları hasebiyle onlarda belki daha da fazlaydı bu rakamlar.

Tamam kabul etmek lazım ki tüm bu süreçte yönetimsel bazda hatalar yapıldı, bazı şeyer oldu bittiye getirildi, bazı sonuçlar öngörülerek önlemler alınmadı, denetimler zayıf tutuldu vb. biz de bunlara tepki gösterdik. Yine olsun yine tepki gösteririz.

Şimdi sormak istiyorum süreç yönetilirken hatalar yapıldı diye, atıyorum 3 milyonun içinde atıyorum 3 bin potansiyel suçlu geldi diye, yerine getirilen bu insani sorumluluğu vicdani görevi, aslında bir mecburiyeti çöpe mi atacağız? İçlerinde suçlular vardır huzurumuzu kaçırırlar diye onca insanı ölüme mi terk edecektik? Sınırlarımızda oluşturulan terör koridorunu masumların varlığına bakmadan yakıp yıkacak mıydık? Onca insan, erkek kadın çoluk çocuk bizim elimizden veya bizim yapabilecekken yapmadıklarımızdan dolayı can mı verecekti yanı başımızda?

Bir yerde sapığın biri birine tecavüz ediyor haberin başlığı şöyle: "Suriyeli bir kadına tecavüz etti". Ardından başlıyor mülteci alımına sövmeler, "pis araplar" demeler, "hepsini sallandıracaksın bak bir daha yapıyor mu" lar, "defolsun gitsin başımıza bela oldular".

Allah aşkına nasıl bir bakış açısı bu ya? Ne yani Türk Türke tecavüz etseydi daha mı iyi sayacaktık bu durumu? Suç daha mı basitleşecekti gözümüzde? Yoksa "oğlan bizim kız bizim" mi diyecektik? Mağdur Türk diye mi daha çok kızdık, fail Suriyeli diye mi? Şunu anlamıyorum anlayamıyorum böyle durumlarda, Suriyeli Suriyeli'ye tecavüz etse o kadar da umrumuzda olmayacak mıydı? değişecek miydi vereceğimiz tepkiler ve yaklaşımımız?

Geçenlerde de birileri "Suriyeliler kızlarımıza bakıyor şehitlerimiz orada ölüyor" tarzı bir şeyler gevelediler. Ya hu Suriyeli de erkek, Türk de erkek, kadınlar taciz ediliyorsa kimin yaptığı neyi değiştirir? Bizim magandalarımız onların magandalarından üstün mü? Türk gençlerinin türk kızlarına taciz hakkı(!) suriyelilerden daha mı çok?

Geçenlerde mültecilerin suç oranları paylaşıldı ilgili birimler tarafından, ciddi bir oran yok dendi. Ama kesmedi bu tabi kimseyi. 3 milyon insanın içinden çıkan bir tecavüzcü hepsini sapık yapmaya, bir hırsız hepsini arsız yapmaya, bir katil hepsini cani yapmaya yetti çünkü. Böylesi daha güzel geldi nefsimize. Bu rakam azmış çokmuş kimsenin umrunda olmadı ki, varsın suç oranı binde bir olsun, ön yargılar atom gibi nasıl parçalayacaksın Allah aşkına?

Ya ben şunu çok merak ediyorum, ne bekliyordunuz 3 milyon insanın içinde hiçbir suçlu, suça eğilimli, arıza, kanı bozuk bulunmayacak mıydı? Bu insanlar yıllarca sus pus hanım hanımcık bey beycik oturup geri mi döneceklerdi ülkelerine? Ülkede gün içinde yüzlerce adi-büyük hırsızlık vakası oluyorken içlerinden bir kısmı 3 milyon suriyeliden biri olmayacak mıydı mesela?

Ne istiyoruz biz bu insanlardan?

Mülteciysen kır dizini otur.
Eğlenme, gülme, kadınlara kafanı kaldırıp bakma, şımarma! 
Parkları bahçeleri sahilleri cafeleri avmleri istila(?) etme! 
Fakir olma ama sakın zengin de hiç olma.
Rahat etme ama lütfen rahatsız da etme.
Bizim bir sürü işsizimiz varken işe girip onların hakkını yeme ama işsiz kalıp devletin parasını da yeme!

Akıllı olacaksın pejmürde giyinirsen fakir diye hakir görürüz, iyi giyiniyorsan "oh bizden rahatlar" diye kızarız buna tepki verme! 

Yüzün asık gezersen suratsız olursun, çok neşeli olursan 'bak bak keyfi yerinde' deriz, batar bize gözümüze gözükme!

Sana çok büyük şeyler lütfettik ve bu bize sana her türlü hesabı sorma hakkı veriyor. Her şeyine karışma hakkı veriyor. Tamam burada kalabilirsin ama gözümüze görünme sakın, rahatımızı kaçırma. Hele hele biriniz suç işlerseniz hepinizden biliriz, biriniz arıza çıkarırsanız hepinizi kovarız, ayağını denk al!

Türkiye insanlık görevini yaptı ve sınırlarını temizlerken bunun ortasında kalacak masum milyonlara kapı açtı. Şimdi de o topraklarda yaşam alanları oluşturarak yavaştan ülkelerine dönmelerini sağlıyor. Ben bununla gurur duyuyorum. bu gurur asla onlara karşı bir kibir değil, insanlık görevini yapmak bizi onlara üstün kılmıyor. Sadece bu görevi yerine getiren taraf olmak beni mutlu ediyor. Seni etmiyorsa insanlık adına neredesin gözden geçireceksin kusura bakma!

Yattığım odanın yan duvarı ile onların oturduğu bir dairenin mutfağı bitişik, seslerini mutlu duyduğumda aile içi konuşmalarındaki neşeyi sezdiğimde huzur doluyorum. Ne şartlardan gelip benimle aynı şartlarda yaşayabildikleri için onlar adına şükrediyorum. Okulun yanından geçerken suriyeli çocukları görüyorum; belki bu çocuklar savaş meydanlarında öleceklerdi, belki bir bombanın altında kalacaklardı diyorum, içimi sevinç kaplıyor, şükrediyorum. Bundan rahatsız oluyorsan İslam dininin ferdi olup olmadığına karar vereceksin kusura bakma!

Ülkemize üç milyon İskandinav almış olsaydık mesela, başlarımızın üstünde yerleri olurdu. şayet içlerinden suçlular çıksaydı da, "e onca insan, olacak o kadar" olurdu. Kendilerine karşı değil istemezükçülük yapmak, mahçup olurduk onlara doğru düzgün bakamıyoruz diye. Buralarda başlıklar olurdu "Norveçli mülteciye yapılan büyük ayıp" türünden. Evlerinize ev arkadaşı alırdınız yaşına cinsiyetine huyuna suyuna bakmadan onları. Kampanyalar düzenlenirdi "ikinci evlerimizi İsveçlilerle paylaşıyoruz!" diye.

Bence hiç meseleyi vatan millet sakarya olayına çevirmeye gerek yok, biraz dürüst olun yeter:

Ülkemde suriyeli istemiyorum, çünkü araplardan nefret ediyorum, deyin. 

Ya da ülkemde suriyeli istemiyorum; çünkü nefret ettiğim bir toplumun garibanlığı da, savaş meydanında gebermesi de, sümüklü çocuklarının açlığı da, yobaz kadınlarının ırzı da, bağnaz erkeklerinin canı da zerre umurumda değil, deyin çekinmeyin. 

Ükemde suriyeli istemiyorum çünkü rahatımın kaçmasını istemiyorum. baksınlar başlarının çaresine.

O da kesmediyse, ülkemde Suriyeli istemiyorum çünkü hepimizi araplaştıracaklar, seviyemizi yerlere çekiyorlar Rus kızları gelse daha iyi olurdu tabii deyin.

İşte bu kadar! Hiç kıvırmanıza ama yılbaşı demenize ama geziyorlar demenize gerek yok.

Mülteci başlığı altındaki tüm konuların doğru yönetilememesi, uygulanan politikalar ve ülkedeki yansımaları ile ilgili tüm eleştirilerinizi, yergilerinizi, isyanlarınızı anlarım ve saygı duyarım lakin kusura bakmayın, insan ve can güvenliğinin söz konusu olduğu böylesi şartlarda, ülkemde suriyeli istemiyorum başlığı ile sunduğunuz tüm sebepleriniz gözümde taraflı, mızmız, ırkçı, bencil, iki yüzlü, vicdan ve sağduyudan yoksun bahanelerden fazlası değil.

Üzgünüm...