Bir şeyi vücuda getirebilmek için, onu oluşturabilmek için bir tohuma, bir çekirdeğe mutlaka ihtiyaç vardır. Bunlar olmadan bir oluşum, bir var oluş, bir diriliş düşünmek imkânsızdır. İnsanın ilk tohumu toprak, bir ağacınki fidan, kimininki de çekirdek…

Allah her şeyden bir şey vücuda getirebileceği gibi, bir şeyden de çok şeyler vücuda getirebilir. Topraktan insanı, bir buğday tanesinden onlarca buğday başağını, bir incir çekirdeğinden ağacının köklerini, yapraklarını ve yemişlerini meydana getirebildiği gibi.

Var olacak bir şeyi bir çekirdeğe, bir tohuma derc eden Allah, yarattığı her bir şeyde de bir tohumunu, bir çekirdeğini de yaratmıştır.

Tohum vardır, tuba-i cennet gibidir. Tohum vardır, zakkum-u cehennem gibidir. Tohum vardır, bire bin verir. Tohum vardır, kısır taylar gibidir. Bir tohum vardır ki, ilk nebi ile atılmıştır, yüce Rehberde şahbal açmış, buudlaşmış, neşm ü nema bulmuş, kök saldıkça salmış, filizlendikçe filizlenmiş…

Tohum vardır, nice sert kayaları ve taşları en iyi kimyacı edasıyla deler geçer, işte ilahi kudretin eliyle bu halini “İşte ben buradayım, işte ben buradayım.” dercesine haykırır.

Tohum vardır, inhirafa hiç uğramadan, vasfını hiç kaybetmeden yıllarca kullanılır. Tohum vardır, tohum demeye bin bir şahit ister…

Bir çekirdeğin oluşabilmesi için iyi bir çekirdeğe, iyi bir tohuma da ihtiyacımız var. Onun yeşerip büyüyebilmesi için verimli ve uygun bir toprağa ve toprağa kabul edilme vaktine de ihtiyacımız vardır. Dahası onun da bizim de dua feryadımızın aks-i sedasına ihtiyacımız var.

Tohumunu iyi seçtikten sonra böyle bir toprağa serpebildiğin kadar serp, atabildiğin kadar at. Bundan sonra sabır ve meşakkat isteyen bir çalışma ve bakım temposuna bağladır. Toprağın bağrındakilerle birlikte duayı da ihmal etmemek lazımdır. Zira o zaman toprak sizlere bedelini ziyadesiyle, misliyle verebilir.

Toprağın bağrına şefkatle dikiver fidanını. Bunları yapmadan umutlarımı yeşertmenin, intizar etmenin bir mahsulü ve anlamı olmayacaktır. İşte o zaman topraktakiler sümbülleşecek, filizlenecek, yeşerecek ve sana bir gün sevinç bahşedecek. Bu bedele sen bile yeri gelecek şaşıracak, hayretini gizleyemeyecek, tebessüm edecek, gözyaşlarını tutamayacak ve gizleyemeyeceksin. Mevla’ya bunun şükrünü edada bir an bile geri kalmayacaksın.

Beklediğini her şeye rağmen bulamazsan, bir kaç tane maraza, kargalara bakıp vaveyla ve isyanlara gark olma, umutsuzluk kapısından içeriye adımını atma. Yağmur yoksa gözyaşlarınla sulamayı unutma. Güneş yoksa içindeki aşk ateşiyle onları kucaklamayı unutma. Toprağın zararlılarla kök salmışsa çapanla, kazmanla çalışırken bir elması işler gibi ihtimam göster. O zaman “Canım bir taneden de ne çıkar?” deyip ne küçümsemede bulun ne de umutsuzluk makamında da bulun.

Her tohumu ve fidanı zamanında değerlendirmek lazımdır. Bu dünyanın da ahiretin bir tarlası olduğunu, burada ne ekersen orada onu biçeceğini unutmamak lazımdır. Ne kadar tecrübeli, çalışkan, sebatlı bir çiftçi olursan mahsulün de o kadar bereketli olacak ve yarınların da müreffeh ve huzurlu olacaktır…