Tarih bundan 1400 yıl öncesi... Şehir Yesrib.

Museviler, Hristiyanlar, müşrik Arap kabileler ve Müslüman Araplar... Aralarında sosyal, ekonomik ve siyasi nedenlerle her zaman bir anlaşmazlık çıkabilen bir şehir... En sakin hali, fırtına öncesi sessizlik olan bir şehir.

Ve birgün "kutlu bir insan" bu şehri şereflendirir. O günden sonra bu kaos dolu kader değişmeye başlar.

İlk yapılan işlerden biri, nüfus sayımı olur. 10 bine yakın bir nüfus vardır. 
350 Muhacir ve 1200 Ensar'dan oluşan 1550 Müslüman... 
4 bin civarında müşrik Araplar... 
3 bin kadar Musevi...
500 kadar da Hristiyan...

Günler ki zor günlerdir. 

Yahudiler, müşriklerle işbirliği yapmış ve şehirde her geçen gün kontrolü eline alan Enes b. Malik'in evindeki "Kutlu Misafir" hedefte olmak üzere, Abdullah b. Selul, Yesrib'de reis seçilmek istenmektedir.

ALLAH'ın Rasulü önce taraflarla bir ön görüşme yapıp söz alır. Sonra da yazılı bir anlaşma yapılır, bir belge-vesika düzenlenir.

Tarihler, 16 Temmuz'da başlanan hicret yolculuğunun, Kuba Mescidinde bittiği 10 Eylül 622'den 6 ay sonrasıdır.

Ebu Bekir b. Kasım, İbni Hişam ve İbni Kesir nakli ile günümüze kadar gelen kaynaklar der ki, "ALLAH'ın Rasulü, Muhacir ile Ensar arasında bir kitap yazdı ve bu kitapta Yahudiler ile de bir tehalüf yaptı."

Anayasa denildiğinde birçok insanın aklına ilk olarak 1215 tarihli Magna Carta – Büyük Özgürlük Fermanı gelir. Medine Vesikası, ALLAH'ın Rasulünün önderliğinde, Magna Carta’dan 600 yıl önce kaleme alınmış 47 maddedesiyle, modern ve ileri demokrasilerin hedeflerini 1400 yıl önce hayata geçirmiştir.

Biz yeterince bilmesek de, dünya tarihçileri bu konuda çok çalışmalar yapmışlardır.

İtalyan Caetani şunu söylüyor: "Bu Vesika, Peygamber'in yeni bir temel üzerinde siyasi bir cemaat teşkilatlandırmak için yaptığı bir faaliyettir."

Alman Wellhausen şöyle bir yorum getiriyor: "Bu vesikanın, Peygamberin yönetimi altında bulunan kimselere hitaben yazdığı ve programını belirttiği bir siyasi beyanname olması muhtemeldir."

Meşhur İngiliz tarihçi A. J. Toynbee de şöyle demektedir: "Önceleri tek bir Emir’e kesinlikle itaat etmemiş olan o Arabistan, bu vesika sonrası birdenbire siyasi bir birlik haline geliverdi ve o mutlak Emir’e kendisini teslim etti. Yüz kadar küçük sosyal gruptan meydana gelmiş olan ve sürekli olarak birbirleriyle karşılıklı düşmanlıklarda bulunan küçük-büyük nice kabilelerden Muhammed (sav) bir birlik meydana getirdi."

Vesika, Kitap diye başlıyor.

Vesika'nın 1. maddesinde Müslümanlar, tabi olunanlar olarak tanımlanıyor.

İlk 23 madde oluşturulmak istenen ideal toplumu net olarak ortaya koymaya çalışıyor.

Maddelerden biri... 

İhtilaf ettiğiniz her konuda onu Allah'a ve Rasulü Muhammed'e getirmeniz gerekir.

İşte Medine Vesikası'nda dile getirilen toplum budur. Vesika'nın ortaya koyduğu toplum, ALLAH'ın Rasulünün önderliğinde Yesrib'de ortaya çıkmıştır.

Medine Vesikası baskıyı değil özgürlüğü, üstünlüğü değil adaleti, güçlüyü değil hakkı ve hukuku esas alan bir sözleşmedir. Bu sözleşme ile toplumdaki her bireyin hiçbir baskı olmadan, istediği dini seçme, kendi inancına göre yaşama ve ibadet etme özgürlüğü güvence altına alınmıştır.

Yesrib Şehri bu vesika ile medenî ve Medine olmuştur.

Şimdi bize düşen nedir?

Anlaşmanın maddelerini ve ruhunu bugüne uyarlamak hukukçuların işi olmalıdır. Tabii cüzdanı ve vicdanı arasında kalmamış, Roma Hukuku denen safsatalardan ruhunu arındırmış hukukçuların işi... Üniversite ve memur sınav sorusu gaspı olmayan hukukçuların işi...

Açıp okumak isteyen için kitapçıkları var...

İlginç bir tevakuf ki, 2023 hedefi bu vesikaların 1400. sene-i devriyesi oluyor. İnşallah o zaman en geç olmak üzere, darbe anayasasından kurtulmuş ve kendi ruhuna uygun anayasasını hazırlamış bir toplum oluruz.

Bir İtalyan, Alman, İngiliz veya Fransız'ın bizden daha duyarlı şekilde inceleyip, üzerine kitaplar yazdığı Medine Vesikaları aklıma her geldiğinde, bizim kanunları niye batıdan tercüme ettiğimiz de aklıma gelir. Yutkunmak isterim, yutkunamam.

Mesele mühim hatta çok mühimdir. Kanunlarını sadece hukukçuların bildiği yerde adalet olmaz. Bu konuya herkes el atmalıdır.

Bilinmelidir ki; kanunlar, bir milletin ve devletin vicdanının sesidir. O ses kendimize ait olmazsa, o vicdan da başkalarına hizmet eder...

Buradan, devlet büyüklerimize önemle ve özenle duyurulur.

Selam ve dua ile kalın.