“Hayatımızı ibadet kılmak” konulu bir Cuma Hutbesi dinlediğimi hatırladığım 15 Temmuz 2016 ve daha önemlisi de öncesinde, ne oldu?

Aslında çok olmuştuk… İMF borcu olmayan ve borç rasyosu yüzde 50’nin altında olan nadir ülkelerden biri olarak “dünya 5’ten büyüktür” diyerek ve Ayasofya’da “namaz ve Kuran” meydan okumasıyla bayağı bir çok olmuştuk…

Bunlar şeytani güçlerin Türkiye’de bir darbe yapması için yeterliydi ancak nihai sebep değildi. Sadece bardak bunlarla dolmuştu.

“Darbe teşebbüsü” veya “en üst seviyeden terör eylemi” olarak adlandırabileceğimiz saldırılardan hemen önce ne konuşuyorduk, gündemimiz neydi iyi hatırlamak gerek. REİS bir şeyler, söylemiş bazı mesajlar vermiş ve toplumda bir tartışma vardı. Suriyeliler vatandaş olsun veya olmasın diyenler olarak ikiye ayrılmıştık. En milliyetçi olduğunu iddia edenlerin bile Lozan bağlamına ve zihniyetine kendini köle ederek, aklı dumura uğramış şekilde konuşması bazı yönlendirmeleri işaret ediyordu. Konu hakkında haddinden fazla cahil vardı. Misakı Milli için ölmeyi göze aldığını iddia eden ideoloji sahipleri bu defa Lozan için kendilerini feda etmeye hazırdılar.

Sonra…

REİS, bir haftadır canlı yayın olarak ekranlarda yoktu. Merak edenleri vardı. Hatta kendisini çok seven (?) bazı gazetelerin köşe yazarları bunu açıkça sorar da olmuşlardı. Namluyu nereye doğrultacaklarını iyi bilmiyorlardı çünkü.

Ve Hakan Fidan... MİT ve Emniyet içinden birilerinin kendisine yapılacağını haber aldığı, suikastı sorguluyordu. Olabilirdi.

Saat 21:45 oldu. Birileri, şimdi silinen ve tam tersi paylaşılan mesajlarla dolu sosyal medya platformunda “oley darbe oluyor” kişnemeleri ile ortalığa döküldüler.

Saat 22:30… “Tayyip kaçıyor, Tayyip Erdoğan Almanya’ya sığınacak” dedi NBC ekranında birileri. Sonradan öğrendiğimize göre kaynak, “Gölge CIA” olarak tanıdığımız ve benim de yazdığı kitabından dolayı çok iyi tanıdığım G. Friedman’ın STRATFOR’u idi. Buraya bir soru işareti koyalım.

Ve… REİS, nasıl olduysa canlı yayına çıktı.

Sonra halk darbecilere darbe yapmaya başladı.

“Lan bırakın bu siyaset konuşma işlerini… Memleketi siz mi kurtaracaksınız?” deyip hor görülen bir kısım halk, bir şeyler yaptı. Bu bir şeyler, Çanakkale’de anlatılanlar gibi, akla hayale sığmayan, akıl üstü ve inanması zor şeylerdi.

Boğaziçinin başında, köprünün girişini kesenlere, tanka, bombaya ve mermiye önce, Safiye diye bir kız meydan okudu. Hiç kimse korkmadı…

Mesela, yumruklarıyla tank durdurdular. Durmayanın önüne yattılar. Ve tankın attığı mermi ve bombaları dünyanın en iyi kalecisi ile yarışırcasına yakalamaya çalıştılar.

Mesela, mermilere tekme attılar, kafa attılar.

Valla şimdi yalan gelecek bazılarına ama “göğsünde mermiyi yavaşlatacağını” söyleyen Roman kardeşimiz hiç te yalan söylememişti meğer. O iriyarı vücudu en az beş kişinin o an ve binlerce kişinin de daha sonra yaşamasına sebep olmuştu.

Hatta, F16’ya falçata sallayanlar oldu. Çekiç, levye fırlattılar. Kaçmasaydı o demir kuşlar var ya… Pençeleri ile boğacak güçte olanlar vardı da, yakalayamadılar.

91 yaşında ve doktorun 6 ay ömür biçtiği Hasan Amca eyleme çıkmıştı. Bağlarbaşı’ndan köprüye kadar yürüdü. "Menredes’i kaptırdık, REİS’i vermeyiz” diyordu. Torununa rica ettim beraber resmimizi çekmişti.

Saat 02:00 oldu. Birileri “böyle darbe mi olur? Bu bir tiyatro” filan demeye başladı.

Sonra… “Darbeyi biz önledik. Yaşasın demokrasi!” diyenler.

Her zamanki gibi, fareler ve insanlar…

Tarih 16 Temmuz olmuştu. 16 Temmuz 622 Mekke'den çıkışı hicretin başlangıcını taklid etmek isteyen bir şarlatan, geldiği uçakla inemeden geri dönmüştü.

Biz öncesine dönelim… REİS niye durup dururken “Suriye” demişti; “vatandaşlık” demişti? Bir çok kişi sinei yâre dokunduğu için karşı çıkacak olmasına rağmen ve ekonomiyi de zorlayacak (?) olmasına rağmen…

Yukarıda “buraya bir soru işareti koyalım” dediğim yerden devam edelim şimdi.

STRATFOR raporlarına göz atmadan önce bu “Gölge CIA” şirketinin CEO’su George Friedman’nın “Gelecek 100 Yıl” adlı kitabından bahsetmek gerek.

Ortadoğu’da ABD’nin Türkiye’den başka rakibi yok. Amerika Kıtasında Meksika, Uzakdoğu’da Japonya… Ayrıntılar kitapta ve tartışmaya açık değil. Dünya’da da başka rakipler söz konusu değil. Kitapla ilgili şunu da bilmek gerekir ki… Aslında yazılmış olması gerekip te yazılmayanları okumak gerek…

STRATFOR veya G. Friedman 15 Temmuz öncesi şunları öngörmüştü: 

- Türkiye, Suriye’ye Halep merkezde olmak üzere operasyon yapacak.
- Türkiye, Irak’ta ayak izlerini genişletmeye devam edecek.
- Türkiye ve Rusya arasındaki gerginlik artacak.

Rusya ile gerginlik yerini anlaşmaya bırakınca duruma müdahale gerekti. O zaman Suriye ve Irak’taki Türk operasyonu başarıya ulaşabilirdi. Uyuyan hücrelere haber vermeli ve bir an önce müdahale edilmeliydi. Penisilvanya Papazı şarlatan, hazırol pozisyonunda gelecek talimatları bekliyordu. Rutin planlar vardı. Putperestler ve alevicilerle ittifaklar da yapıldı. Düğmeye basıldı.

Hakan Fidan’a yapılacak olan suikastın sızmış olması zamanlamayı birkaç saat öne almayı gerektirmişti.

Sonra darbe… En üst seviyeden terör saldırıları…

Sonra ise, kuşatma altındaki Halep yakıldı.

Bombalandı. Yangın ve bomba ile ölecek kadar şanslı olmayanlar, açlığa ve ölümün celladına ölmek için yalvardı.

Hani şair ne derse desin desek te…

“İşte geldim gidiyorum,
Şen olasın Halep şehri.
Çok ekmeğin tuzun yedim,
Helal eyle Halep şehri…” diyen Aşık Garip, artık tam anlamıyla mazi olmuşlu.

Gölge CIA STRATFOR kurucusu George Friedman Gelecek Yüzyıl kitabında ve MOSSAD danışmanı David Passig 2050 kitabında söz birliği etmişcesine şöyle bir öngörüde bulunurlar: "2020'li yıllarda Türkiye ve İsrail komşu olacak."

Şimdi biz Afrin'e girdik ve çıkmıyoruz. İsrail ile komşu olmamız yüreklerini ağızlarına getiriyor. Erken seçimde tekrar güç tazelememizi istemiyorlar.

“Plan yapanların en hayırlısı Allah’tır.” “Kafirler istemese de, Allah nurunu tamamlayacaktır.”

İşin sırrını yakalamamız gerekiyor. Şeytan her zaman fazlası ile kibirlidir. Bunu avantaja çevirmemiz gerek. Meydanlarda nöbet bitse de gönüllerde asla bitmeyen nöbetler olmalı.

Allah’ın yarattıklarından selamını esirgemeyin ve asla duayı azaltmayın.

Selam ve dua ile...