Liderler, kraliçe/ana arıya benzer. Etrafındaki tüm arılar (çalışanlar) ona hizmet eder ve kovanı (sarayı/devleti) hayatta tutmaya çalışır. Fakat burada oldukça kritik bir durum vardır; ana arı her ne kadar merkez/lider olsa da hareket alanı oldukça kısıtlıdır ve etrafındaki arılar, dışarıda olanı-biteni görmesine izin vermezler.

Tarihimizde bu çemberi aşabilen 2-3 lider olmuştur. (Fatih Sultan Mehmed, Yavuz Sultan Selim gibi) Cumhuriyet tarihine baktığımızda ise bu çemberi aşmaya çalışan ve belirli ölçü de başarılı olan tek lider Erdoğan'dır.

Ancak,

Gelmiş olduğumuz süreçte mevcut Saray çalışanları, tıpkı Abdulhamid Han döneminde olduğu gibi, lideri yeniden kafeslemeye ve önünü/görüşünü tıkamaya/perdelemeye çalışmakta. Unutmamalı ki, hiçbir lider ülkesinin hem içişleri, hem dışişleri, hemde ekonomi alanlarının tamamına hakim olamaz.

Çalışanlarının sadakatı/başarısı istikametinde yol alabilir. 

Bugün Erdoğan'ın etrafına baktığımızda, başta danışmanlar olmak üzere, çok taraflı çalışan bazı tahsilatçı-tetikçi bakanların, vesayet ile içiçe girmiş vekillerin ve çıkar ilişkilerinin esiri olmuş bir takım teşkilatların, sarayı içeriden çökertmeye çalıştığını görüyoruz. Burada akıllara şu sual gelebilir, 'Peki Erdoğan neden hepsinin ipini çekmiyor?' Bu sualin cevabı, yine kovan örneğinde saklıdır. 

Şöyle ki,

Yıllardır bulundukları yerlere kök salmış bunca kadronun/oluşumun ipini 'aynı anda' çekmek, kovanı, yani Sarayı çökertmekle sonuçlanır. Erdoğan, 16 Nisan'dan sonra yeniden partisinin başına geçtiğinde, virüsün hemen her yere sıçradığını görmüştü. Bir süre temizlemeye çalışsa da bu şekilde 2019'a kadar devam edilemeyeceğini anladı -ki- bölgede ki gelişmeler, Türkiye'nin 2019 yılında seçimden çok daha önemli konular üzerinde mesai yapmak zorunda kalacağını da gösteriyordu.

Hülasa, 24 Haziran hamlesi daha çok tırmanmakta olan küresel kriz ve bölgesel gelişmeler/riskler sebebiyle yapılmış olsa da, Saray'da örtülü olarak yürütülmekte olan tahribat operasyonlarına karşı 'hayati' bir önem taşımaktadır -ki- Erdoğan'ın kendisiyle bütünleşmiş olan AK Parti'yi temizlemesinin yolu, Erdoğan'ı, yine kendi partisiyle beraber zirveye taşımakla mümkün olacaktır.

***

Arka planda verilen mücadeleden bihaber olup, devletten kendi ideolojik saplantıları doğrultusunda hareket etmesini bekleyenleri,

Takınmış oldukları hümanist/mütevazı maskeleri altından sızmakta olan baskın kibirleriyle, ortaya, zaman ayarlı eleştiriler haricinde hiçbir şey koymamayı yol edinip, 'önce vatan' derdiyle başını yastığa bir gün olsun rahat koyamayanların çabalarına üç kuruşluk kinaye/edebiyat kasanları,

doğal ve derin irfan sahibi olan bu millet çok iyi görmektedir.

***

Kendi ligi içerisinde meşru yollarla tasfiye edemediği (ve gün geçtikçe tehlikeli hale gelen) en güçlü rakibini, çapını fazlasıyla aşan bir lig de mücadeleye sokarak 'ekarte etme' politikası, Kılıçdaroğlu'nun 'CHP seviyesi dahilinde' yeterli olgunluğa ulaştığını gösteriyor.

Bununla beraber CHP-nin seçim sürecinde kendisine karşı mücadele vereceği kişi, perde önünde her ne kadar Erdoğan olarak gözükse de, CHP için esas risk/rakip/hedef Akşener'dir.