Cumhuriyet ve demokrasinin içinde adalet olabilir ama adalet asla ve asla, cumhuriyet ve demokrasi değildir.

Cumhuriyet, Arapça kökeninden yola çıkarak tanımlarsak, çoğulculuk; demokrasi de latince kökenine göre, halkın iktidarı demektir.

Çoğulculuk ve halkçılık... Adalet uygulanmadıkça asla adalet içermez. Sonuçta güç asla azınlıkta olmaz... Velev ki azınlık olanların haklı olduğu zamanlarda bile, çoğunluğun adaleti değil, çoğunluğun gücü uygulanır.

İdeal yönetimi belirlemeye çalışmıyorum... Ama çoğunluğun koyduğu, çoğunluğa hitap eden kanunlar halkın kalanları için adalet içermeyebilir. Halkın kalanlarının vekil tayin ettikleri ile sadece sesleri duyulur.

İdeal olanı aramaya kalkarsak, herkese aynı kanunu uygulamaktan vazgeçmemiz gerekir. Balık ile kuşa aynı kanunu uygulamak adalet değildir. Kör ile sağır da aynı kanundan mesul olamaz. İnsan, ana babası ile bir başkasına aynı cezayı uygulayamaz.

Dolayısı ile adaletli olmak, herkese kendi şeriatı ile hükmetmeyi içerir. Hz. Süleyman tebaasına böyle hükmetmiştir.

Bir Hindu ile bir Müslümana veya bir Yahudi ile bir Hristiyana bile aynı kanun uygulanmaz. Uygulanırsa adalet olmaz.

İslamî olarak düşünmek gerekirse... Zamana popülizmin gözünden değil de adaletin gözünden bakmak gerekirse... Mesela, Müslüman'dan zekat; diğerlerinden cizye alınır... Herkese de kendi şeriatları ile hükmetme durumu korunur. Devletin giderleri için vergiler de, gelirlere göre herkese eşit uygulanır.

İktisadi kalkınma modelleri, demokratik yönetim modelleri veya diğerleri asla adaletin kendisi olamaz. Nuşirevan, Mecusi ama adaleti Allah Rasulü tarafından övülen adil bir kraldı. Kendisinden sonra başa geçen soyundan olan kadın ise zalimler zalimi idi. Kadın yöneticiler hakkındaki men edici nakil de bu zalim kadından dolayıdır.

Adalet kanuna bağlı da değildir. Çünkü adalet vicdan içerir, kanunda ise vicdan olmaz. Kanun mülke, güce ve otoriteye tabidir. Adalet, hakkı olanın hakkını almasını isteyen vicdana tabidir. Kanunun putları olur, totemleri, vazgeçilmezleri ve boşlukları olur ve geçmişteki bir hukuka göre önceden vardır. Adalet şimdiki ana göre geçmişe de hükmeden bir vicdanı içerir.

Kanun ve adalet, iyi yöneticilerin elinde değerlenir. Adil bir idareci Allah katında sadece Peygamber değildir.
...

Aslında sadece ilk paragrafı yazıp bırakacaktım ve aslında daha söylenecek o kadar çok söz var ki. Neyse... Rabbim adil idarecileri başımızdan eksik etmesin.

***

Bazen, Türk Dil Kurumuna çok kızıyorum.

Mesela... "Hiç" kelimesi yani "hiçlik" nasıl varlık ve netlik içeren bir kelime ile birleşik olur. Olmamalı. Bu nedenle tdk "hiçbirşey" doğru derken ben bunu inadına "hiç birşey" diye yazarım. İnat ve isyan ile böyle yazmaya devam edeceğim de...

Çünkü, "hiç olmak" muallak bir durum ve belirsizlik içerir. "Yok olmak" sözünden bir kademe varlığa yakın olmayı ifade eder.

Mesela birkaç konuşma...

- Ne oldu?
- Hiç.
...
- O da kendini nimetten sayıyor.
- Hiç.
...
- Ekşili tam buğday ekmeği...
- Kalmadı.
- Hiç mi kalmadı?
- Hiç.
...
- Neyin var?
- Hiç.
...
- Bugün ne yaptın?
- Hiç.
...
Bir de önce bey olup, paşa olup, vezir olup, kral olup en sonunda bir "hiç" olacak olanlar vardır.

Kısaca hiç olmak, yetim bir durum ve zor bir yalnızlıktır. Aidiyeti olmaz. Herhangi bir başka kelime ile akrabalığı yoktur.

Bu da benim takıntım işte... Ne yaparsın?

Selam ve dua ile...