Keşke kemalist olsaydım(!)

Düşünsene her türlü ahlaksızlığı, hukuksuzluğu, caniliği yapma hakkın olacak ve bu her türlü ahlaksızlığı, hukuksuzluğu, caniliği yaptıkların tarafından sesleri kısılana kadar savunulacaksın.

Yetmeyecek her türlü zenginlik senin olacak, ülkenin en pahalı arazilerinde sen oturacak, en pahalı arabalarına sen binecek, en güzel okullarına sen gideceksin ama, konforun bunları elde ederken omuzlarına basıp yükseldiklerin tarafından korunacak.

Adamlara ağzını koyun, cahil, çomar diye açacaksın bahsederken, o yine de senin ağzının tadı bozulmasın diye "İlah değildir" diyemeyecek.

Dur diyorsa duran, okula girme diyorsa girmeyen, "o ezan susacak deyince" susturan, canın isteyince postal ile kafasına bastığın kocaman bir kitlen olacak ve o kitle hala bugün "konuşmak için on kasımı mi seçti bizimkiler" diye eziklenecek.

Kaybettiniz beni arkadaşlar karşı tarafın şartlar daha güzel geldi bana, kusura bakmayın sizi tanımak güzeldi.

***

İnsanın yoğun duygular hissedip birşeyin içinde sarhoş gibi kaybolduğu o anlara "akış" deniyor.

"Akış" sırasında kontrasyonun zirvede oluyor. Yaptığın şey her ne ise dünyadan kopup gidiyorsun. "Zaman su gibi akıp gitti" dediğimiz şey işte bu akış anında hissettiğimiz konsantrasyon. En mutlu olduğumuz anlar bu "akış" sırasında hissettiklerimizin toplamı.

Küçük çocuklar kumdan kaleler, legodan kuleler yaparken akış nedir biliyorlar. Atletler, müzisyenler, oyuncular biliyor. Bir şeyin en iyisi olmaya çalışırken, o şeyin ruhlarını ele geçirmesi hissi onlara yabancı değil.

Peki ya biz?

Her şeye aynı anda sahip olma isteğimiz yüzünden ne her şeye sahip olabiliyoruz, ne sahip olduklarımızdan yeterince tatmin olabiliyoruz.

Donuk donuk bir sürü anımız oluyor ama, biz hiç birini tam olarak hatırlayamıyoruz. Derinleşemediğimiz için, yüzeysel çırpıntılar ile yetiniyoruz.

Çoğu insan, neyi tutkuyla yaptığını düşünmüyor bile. Bazıları hatırlamıyor. “Şöyle yapmalıyım, böyle yapmalıymışlar arasında, “Ya dur ya, ben neyi yapmayı seviyorum, ne yapınca deli gibi heyecanlanıyorum?” diye sormaya bile vaktimiz yok.

Çok sevdiğiniz bir insan ile konuşurken aldığınız hazzın adı "akışa kendine bırakmak".

Gerçek manada mutluluk "akış" anlarını ıskalamamakta sanırım...