Geçenlerde haberlerde çıktı. Bir genç kız "babam beni taciz etti" diye polise gitmişti. Adamı geldiler yaka paça aldılar götürdüler. Sonradan ortaya çıktı ki babasına kızdığı için böyle bir iftirada bulunmuş. Şimdi o adam rezil olduğuna mı üzülsün, çaresiz kaldığına mı sinirlensin yoksa evladı tarafından böyle bir muameleye layık görüldüğü için mi hayıflansın?

Yine hatırlarsınız kızın biri tv'ye çıktı "amcam bana tecavüz etti" dedi. Günlerce amcanın ne kadar lanet, ne kadar kötü olduğu konuşuldu milyonların önünde. Sonradan ortaya çıktı ki kız amcasına "miras yüzünden" iftira atmıştı.

Televizyonda yine dönen bir reklam var, reklamda kadın kocasına "keşke seni de üç ay kullanıp öyle alsaydım" diyor. Gözümüze ne kadar ponçik ve tonton görünüyor değil mi? Ama aynı şekilde adam kadına "keşke seni de üç ay kullanıp alsaydım" dese toplumsal infial oluşturdu.

Daha bir sürü örnek var ama uzatmak istemiyorum. Yasalarca koruma altına alınan "kadının beyanı esastır" garabeti yüzünden feminist bir toplum olma yoluna hızla gidiyoruz. "Feminist toplum olur mu" dediğinizi biliyorum. Evet maalesef feminist bir toplum oluyoruz. Bir kadın eğer bir şey iddia ettiyse o kesin doğrudur ve işin içinde erkek varsa o olayda kesin erkek haksızdır diye bilinç altımız işlemeye başladı. Ya da bir şeyi kadın yapıyorsa yaptığı şey yanlış olsa bile çok sevimli erkek yapıyorsa çok iticidir.

Bir olayı yorumlar ve ona göre pozisyon alırken haklı olup olmamasına değil, hangi cins olup olmadığına bakmaya başladık.

Gerçi biz kadınlar hep haklıyız (!) düşününce. Haklı olduğumuz için metroda ayaklarını açıp oturdu diye çamaşır suyu dökebiliriz adamlara. Haklı olduğumuz için eylemlere üstsüz katılabiliriz. Haklı olduğumuz için açarız saçarız ama bakmamalarını isteyebiliriz.

Toplum ve kanunlar en başta biz kadınların gerçek doğasına ters düşüyor. Modern feminizm erkek ve kadının toplumsal rollerinin yerlerini değiştirerek kuralları belirliyor, kültürü belirliyor ve bütün çevreyi hem politik hem cinsel açıdan kontrol altında tutmaya çalışıyor.

İşte bundan dolayı da artık istemek, kovalanmak aynı zamanda korunmak isteyen kadın doğası fıtratına ters olarak saldırgan tutumlar sergiliyor. "Güçlü ve özgür" olmak pahasına şefkatli erkek korumasını reddeden kadın, bu defa bu ihtiyacını sırtını devlete dayayarak gidermek istiyor. Sırf güçlü ve erkeksi görünmek adına Barcelona'nın arka sol bekini yorumlayan kadınlar gördüm ben.

Devamlı skor eşitlemeye çalıştıran, kamyon sürünce kendini olmuş hissettirip bebek sallayınca kendini eksik hissettiren bir sistemin içindeyken, hukuku kendi isteklerini elde etmek için birer kabadayı gibi kullanmayı öneren sisteme rağmen kadınlar çok mutsuz.

Kime "ne derdin var" diye sorsanız, bunu en iyi meslek sahibi kadına bile gidip sorun kendini kaygılı, depresif, psikolojik hastalıkları olan, tatminsiz ya da mutsuz olarak tasvir edecektir. Doğamız ve toplumun bize dayattığı rol birbirine çok zıt çünkü. Girmemiz istenen kalıp bize uymuyor içine sığamıyoruz.

İşte bu ve bir çoğu yüzünden gerçek kadın düşmanları feministlerdir. Çünkü kadınların gerçek feminen (kadınsı) hareketlerini reddedip kadınların itibarını zedeleyen onlar. Bir erkek gibi başarılı olan kadını göklere çıkaran ama bir kadın gibi başarılı olan kadını rezil eden aşağılayan onlar. Kadınların devamlı agresif olmasını ama güzellik, nezaket, naiflik gibi geleneksel ilişkileri reddetmelerini istiyorlar. Kadınsı taraflarını yaşamak isteyen, bir erkeğin sevgisi ile huzur bulan kadın yerine toplumda saldırgan ve korkutan kadınlar olsun istiyorlar.

Kısacası Yıldıray Döndü'yü döne döne dövüyor, bu dövme üzerinden Pelin Berkecan'a çantasını taşıtabileceğini böyle bir hakkı olduğunu düşünüyor. Feminist toplumda Pelin'i bu konuda çok haklı buluyor.

Berkecan mı?
Allah onu bildiği gibi yapsın, erkek doğmasaymış o da!