Her mahallenin hemen hemen delisi olur, bizimde vardı...

Mahalle olarak deliye bakar, üst baş alır, yemek verir, hastaysa doktora götürürsünüz.

Ama karşılığında bu pek dillendirilmesede deliden sizi eğlendirmesini beklersiniz mahalle olarak.

Varsa tiki ile onu çıldırtır, küfretmek istediğiniz birine onun aracılığı ile "bak bak aaahmed geçiyor küfür etsene" der, hiç bişey bulamadınız bi "oynasana len" dersiniz. Deliden sizi güldürmesini bunu bilinçli yapmasanız bile beklersiniz.

Bu hep böyledir. Deli ile mahalleli arasında adı pek konulmamış bir anlaşma gibidir bu...

Sosyal Medya delileri ve onların takipçileri ile olan ilişkileri de buna benziyor...

"TSK kandili toz duman etti." paylaşımını paylaşıp üstüne "yine lafı gediğine oturtmuş" demek deli ile mahalleli ilişkisi gibi değil mi sizcede?

Şu cümleyi kurmak için iki haneli rakamda bir İQ ve TV alt yazısı yeterliyken, bu insanı yüceltmenin ona fayda değil zarar getireceğini görmüyor muyuz acaba?

Fuat Avni vardı...

Adam günde 30 tane şey yazıyor 1 tanesi doğru çıkınca "oouuw adam biliyor abiğğ" diye göklere çıkarıyorduk...

Oysa aynısını sizde deneyin günde 10 paylaşım yapın ve hepsi gelecek ile alakası olsun. "ileride şu olacak, Suriye'de bu olacak, Amerika şunu diyecek" ile alakalı 10 paylaşım yapın 10 gün bekleyin biri mutlaka doğru çıkacaktır.

Ama biz "kalan 9 neden yalan çıkıyoru" sorgulamak yerine "adam harika her şeyi biliyor" mantığı ile bir yalancının popüler olmasının ve fitnenin yayılmasının önünü açıyoruz.

Bir sürü küçük Fuat Avnicikler böyle ortaya çıktı...

Yalana ve yalancıya prim verdiğimiz için sosyal medya kirli bi yer haline geldi.

Fikirden çok fikrin nasıl söylendiği konusunun Reiting yaptığı, ne kadar çok bağırırsan o kadar haklı olduğun bir yer olmaya başladı buralar...

Slogan atmanın para ettiğini gören herkes, "mahallenin delisi ben olacam karşim bedava yeme içme böyle işi nerede bulacağım" kafasıyla hareket etmeye başladı.

Son dakika haberi verip altına "vurun aslanlarım" demek popülerlik için yeterken, emek verip fikir üretenler "yeterince okunmuyoruz" diye kaleme küsüyor.

Durum bu olunca ortalık plaka isteyen, Kudüs'e plaka arayan cengaver arkadaşlardan geçilmiyor.

***

Ve bir başka mesele...

Muzaffer Serkan Aydın Koşma Hissi şiirinde "Neden peşinden koşma hissi verir bir tren" diye soruyor. Sonra ekliyor "içindekine asla yetişemeyecekken"...

Sahi neden?

Asla yetişmemiz mümkün olmayan bir şeyin peşinden hemde her seferinde neden koşmak isteriz?

Tren, Türk insanı mitolojisinde asla bir ulaşım aracı değildir.

Tren, Türk insanı için "geride kalmak, beklemek" fiilinin somutlaşmış halidir.

"Kara tren gecikir belki hiç gelmez" bu topraklarda...

İnsan neden asla yetişemeyeceği bir şeyin peşinden koşar?

Belkide asla yetişmemek için...

Belki bazen umutları kaybetmek için ikna olmamız gerekir ve bizi bizden başkası ikna edemez.

Gidenin asla gelmeyeceğine, trende olanın gittiğine onun peşinden koşup yetişemediğimiz zaman ancak kendimiz ikna oluruz.