Fatih Sultan Mehmet İstanbul'u fethettiği gün, şehrin tüm din adamları o sırada meleklerin cinsiyetinin ne olduğunu tartışıyormuş.

Fatih'in çabası, askeri dehası, çalışkanlığı bir yana, o gün İstanbul'a sahip olanların ne ile meşgul olduğu da çok önemliydi bu zaferde. Şehrin ileri gelenleri zamanlarını meleklerin cinsiyetinin ne olduğuna kafaya takmış, gelen tehlikeyi yeterince idrak edememişlerdi belkide.

Şimdi kendi halimiz bana Bizanslı din adamlarının halini anımsatıyor.

Yalan, riya, giybet, israf, zina, atalet, kin, kıskançlık, rüşvet, kendini üstün görme, iftira gibi her kalemizi ayrı yıkacak toplar gülleler bütün bir toplumu çepeçevre kuşatmışken ve bizi paramparça ederken, biz oturup meleklerin cinsiyetini tartışan Bizanslılar gibiyiz.

Sadece bir aylık geçmişe gitsek bile değişen ve içi hep boş kalan gündemlerimiz en büyük ispatı sanırım bu durumun. Mesela "geçen hafta neyi konuşuyorduk" diye sorsam kimse ilk beş saniyede hatırlayamaz.

Safiye İnci'yi kim hatırlıyor? Melanie Trump'ın bakışını? Ya yere düşen kadınlar? Pelin Batu'nun çocuğunun adı kaçımızın aklında kaldı?

Keşke gerçek çözmemiz gereken şeylerin gerçek gündemlerimiz olduğunu görebilsek artık.

Keşke artık suni gündemler ile sanal dertlerimizi beslemesek.

Keşke laftan çok icraat yapsak, yere düşen kadınlara küfür etmek yerine, yere düşen kadınları yerden kaldıracak projeler üretsek.

Keşke Pelin Batu oğlunun adını Rafael koydu diye yeniden ünlü yapıp değirmenine su taşıyacağımıza, adını Maria iken Meryem yapan ihtida kahramanlarını ünlendirsek.

Keşke kötülerin ve kötülüklerin sesinin daha çok çıktığı şu dünya da keşke hep birlikte bir defa "Allah" demeyi becerebilsek...

Keşke, keşke demenin iyi olmadığı zamanımızda bir şerri bile bir hayra çevirmeyi başarabilsek.